TRUMAN DOKTRİNİ VE MARSHALL PLANI
TRUMAN DOKTRİNİ
Harry S. Truman (8 Mayıs 1884 -26 Aralık 1972),
Amerika Birleşik Devletleri’nin 33. başkanıdır. Göreve 1945 yılında o zamanki başkan olan Franklin D. Roosevelt’in görev başında ölmesi sonucu başkan yardımcısıyken gelmiştir. Başkanlığa geldiğinde 2. Dünya Savaşı’nın son ayları yaşanıyordu. Truman 1945 yılının Ağustos ayında savaşı daha çabuk kazanmak gerekçesiyle Hiroşima ve Nagazaki’ye atom bombası atılması kararını verdi. Ayrıca 1948 yılında İsrail’in kurulmasını destekledi. 2.Dünya Savaşı bittikten sonra SSCB ve ABD arasında bir kutuplaşma ortamı doğdu. Batı Avrupa ülkeleri 1949 yılında ABD’nin başını çektiği NATO örgütünü kurdular. Doğu Avrupa ülkeleri ise SSCB’nin başını çektiği Varşova Paktı’nı oluşturdular. Böylece Truman zamanında Soğuk Savaş başlamış oldu.
1950 yılında ikiye bölünmüş olan Kore yarımadasında SSCB ve Çin destekli Kuzey Kore kuvvetleri Güney Kore’ye saldırarak büyük bir bölümünü işgal ettiler. Amerika Birleşik Devletleri Güney Kore’yi desteklemek için savaşa girdi. Yeni kurulmuş olan Birleşmiş Milletlere üye olan 15 ülke de ABD’nin yanı sıra savaşa katıldılar. Türkiye bu 15 ülke arasında 5.000’i aşkın askeriyle 4. büyük katılımı oluşturdu. Kore Savaşı Truman’ın geri kalan başkanlığı sürecinde devam etti. Savaş kayıpları devam ettikçe halkın desteğini kaybettiği kanısına vardı. 1952 yılındaki başkanlık seçimlerinden adaylığını geri çekti ve 1953 yılında başkanlığa veda etti.
Truman, SSCB ve yanlısı olan ülkelere karşı ne pahasına olursa olsun mücadele edilmesine gerektiği ilkesine inanıyordu. “ Bu ilkeye Truman Doktrini adı verildi. “ Bu amaçla Truman, Dışişleri Bakanı General George C. Marshall ile birlikte II. Dünya Savaş’ından sonra Batı Avrupa ülkelerinin ekonomik durumunu düzeltmek amacıyla Marshall Planı denilen bir yardım paketi geliştirdi. Aynı amaçla 1947 yılında Yunanistan’la birlikte Türkiye’ye de 400 milyon dolarlık bir askeri ve ekonomik yardımı öngören ilk Amerikan yardımını başlattı.
Truman Doktrini, 1947 yılında Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Harry Truman tarafından sözde Sovyet tehdidine karşı hazırlanmış plandır. Truman Doktrini, Amerika Birleşik Devletleri’nin uluslararası politikasının değiştiğini ve Sovyet karşıtlığının bu yeni politikada temel esas olduğunu ilan etmiştir. Bu doktrin ile Amerika Birleşik Devletleri “komünizm tehdidi” altındaki devletlere mali ve askeri yardım yapacağını açıklamıştır. Sovyetler Birliği’nin genişleme ve etkisini çevredeki ülkelere yaymasından rahatsız olan ABD Başkanı Harry Truman, Komünizmle mücadele eden hükümetleri destekleme ve “containment” (bastırma) politikasını devreye soktu. Öncelikle Yunanistan’da komünistlerin, merkezi hükümete karşı güçlenmesini engellemek için Yunanistan’ın merkezi hükümetine 300 milyon dolarlık mali yardım ve 2. Dünya Savaşında kullanılmış silahları hibe etti. Bu destek neticesinde Yunanistan’da komünistlerin zayıflama süreci başladı.
Aynı zamanda Türkiye’nin de aynı “tehdit” altında olmasından dolayı ABD, Türkiye’ye 100 milyon dolarlık mali yardım ve askeri malzeme tedariki sağladı. Sovyetler Birliğinin Türkiye’deki boğazlarda ve Kars bölgesinde hak iddia etmesinden dolayı “Batılılaşma” hedeflerinin de etkisiyle Türkiye Hükümeti, ABD ile müttefik olma yolunu seçti. Bu doktrinin yürürlüğe girmesiyle Soğuk Savaş tam olarak başlamış oldu. Ayrıca II. Dünya savaşında Britanya’nın zayıflamasından dolayı ön Asya ve Ortadoğu da “boşluğu” ABD doldurma görevini üstlenmiştir. Sovyetler Birliğinin batıdaki sınırları bu şekilde netleşmiş oldu. Bu doktrinin işlemesi Marshall Planı’nın da hazırlayıcısı ve temel kaynağı oldu.
Temel Nedenler
Almanya’nın çöküşü, 2. Dünya Savaşı boyunca bastırılmış düşmanlıkları tekrar su yüzüne çıkardı. Almanya’ya karşı Sovyetler ile ittifak kurmuş olan Amerika ve İngiltere, Bolşevik Devrimi’nin ilk günlerinden beri komünizme düşman idiler. Hatta başta İngiltere olmak üzere İtilaf Devletleri, Birinci Dünya Savaşı bittikten sonra Bolşeviklerle mücadele eden Çarlık yanlısı Rusları desteklemiş ve bu amaçla Vladivostok, Murmansk ve Archangelsk limanlarına asker çıkarmışlardı. Amerika’nın Japonya’ya attığı atom bombaları Japonya’nın teslimiyetini sağlarken aynı zamanda Amerika’nın askeri üstünlüğünü de vurguladı. Bu iki saldırıyı Sovyetlere yönelmiş bir tehdit olarak algılayan Stalin, Batı ile arasında kendisine bağlı uydu devletler kurarak bir “tampon bölge” oluşturmak istiyordu. Bu ilke Sovyetlerin savaş sonrasında Doğu Avrupa politikasının temelini oluşturmuştur.
Bu amaçla Sovyetlerin komünist ideolojiyi yaymaya çalışması ve Doğu Avrupa’da komünist uydu-devletler kurmaya başlaması Amerika’da büyük korkuya yol açmıştı. Bu sebeple 1947 yılından başlayarak Amerika dış politikasının esası komünizm ile mücadele olmuştur.
Hızlandırıcı Nedenler
Truman Doktrini ‘ni hızlandıran başlıca neden, Sovyetlerin güneye doğru yayılmasıdır. Yunanistan’da komünist gerillalarla zayıf merkezi hükümet arasında başlayan iç savaş, Truman Doktrini ‘nin ilan edilmesini hızlandırmıştır. Ayrıca Stalin şefliğindeki Sovyetler Birliği’nin, Lenin zamanında imzaladığı Brest Litovsk Barış Antlaşması ve Moskova Antlaşması hükümlerine rağmen Türkiye’den Sarıkamış, Kars, Ardahan ve Artvin vilayetlerini ve İstanbul ve Çanakkale Boğazlarında askeri üsler kurmak istemesi ve bu amaçla Türkiye’ye baskı yapması, diğer hızlandırıcı nedendir.
İlanı
Başkan Truman, 12 Mart 1947’de Kongre’de kendi adıyla anılacak bu doktrini açıkladı. Truman’a göre Amerika, komünizm ile silahlı mücadele veren ve dış ülkelerin baskısı altında bulunan devletlere mali ve askeri yardım yapmalıydı. (Burada kastedilen ülkeler Yunanistan ve Türkiye’dir). Bu amaçla Kongre’den 400 milyon dolar kullanma izni istedi. Kongre’nin 22 Mayıs’ta bu isteğini kabul etmesi üzerine Türkiye’ye 100 milyon, Yunanistan’a ise 300 milyon dolar yardım yapıldı.
Sonuçları
Truman Doktrini ‘nin en önemli sonucu, Yunan İç Savaş’ının seyrini değiştirip, merkezi hükümetin komünistleri yenmesini sağlamış olmasıdır. Böylece Soğuk Savaş’taki ilk silahlı mücadelelerden birinden Batı Bloğu kazanarak çıkmış oluyordu. Diğer önemli bir sonuç ise, aldığı yardım sayesinde Türkiye’nin Sovyetlere karşı kendini daha rahat hissetmesidir. Ayrıca bu yardım Türkiye ile Batı Bloğu arasındaki ilişkileri iyileştirmiş ve Türkiye’nin NATO’ya girmesini sağlayacak sürece katkıda bulunmuştur.
Truman Doktrini, kendisinden sonra gelecek olan Marshall Planı’na öncülük etmiş ve doktrinin başarısı Marshall Planı’nın hazırlayıcısı olmuştur Bu doktrinin yürürlüğe girmesiyle Soğuk Savaş tam olarak başlamış oldu. Ayrıca II. Dünya savaşında Britanya’nın zayıflamasından dolayı ön Asya ve Ortadoğu da “boşluğu” ABD doldurma görevini üstlenmiştir. Sovyetler Birliği’nin batıdaki sınırları bu şekilde netleşmiş oldu.
Truman Doktrini ve Türkiye
Haziran 1947’de Harvard Üniversitesinde bir konuşma yapan ABD Dışişleri Bakanı George Marshall, Avrupa ekonomilerini tekrar kalkındırmak için çok geniş kapsamlı bir program önerdi. İkinci Dünya Savaş’ının sona erdiği günlerde SSCB ile ABD ve müttefikleri arasında başlayan sürtüşme ve çekişme, daha sonraki yıllarda ortaya çıkacak olan Soğuk Savaş’ın işaretini veriyordu. SSCB’nin Doğu ve Orta Avrupa’daki etkinliğinin yanı sıra Türkiye ve Yunanistan da aynı devletin açık tehditleri karşısında kalmışlardı.
Türkiye İkinci Dünya Savaşı sırasında hem İngiltere’den, hem de “Ödünç Verme ve Kiralama Yasası” çerçevesinde ABD’den askeri yardım almıştı. Fakat savaşın sona ermesiyle ABD yardımı sona ermiş ve salt İngiltere’nin yapmakta olduğu askeri yardım, Türkiye için yeterli olmaktan çok uzak kalmıştı. Zira Türkiye elindeki önemli döviz ve altın stokuna karşın, çok kalabalık bir orduyu elde tutma zorunluluğu nedeniyle, dış desteğe gereksinim duymaktaydı. Yardım bir yana, bu dönemde Türkiye’nin talep ettiği düşük vadeli 300 milyon dolarlık kredi bile sağlanamamıştı. İngiltere 21 Şubat 1947’de ABD, Yunanistan ve Türkiye’ye gönderdiği bir yazıyla bu iki devlete yapmakta olduğu askeri yardımı sürdüremeyeceğini resmen açıkladı. Bu açıklama her üç devlet için de son derece önemli sonuçlara yol açabilecek bir açıklama idi. Türkiye ve Yunanistan için SSCB emelleri karşısında hiçbir destek kalmaması anlamına gelen bu yazı, ABD için bu bölgeyi SSCB’ye bırakıp bırakmama konusunda bir karar verilmesini zorunlu kılmaktaydı.
ABD Başkanı Truman 12 Mart 1947’de Kongre’de yaptığı bir konuşma ile ABD’nin tutumunu ve alınması planlanan önlemleri açıkladı. Başkan Truman’ın ABD Kongresi’nde okunan mesajı ve bu mesaj çerçevesinde alınan önlemler ve verilen askeri yardım “Truman Doktrini” olarak anılmaktadır. Başkan Truman mesajında Türkiye ve Yunanistan’ın uluslararası denge, bölge ve bölge dengesi açısından önemini vurguladıktan sonra, bu devletlere yardım edilmemesinin doğurabileceği sonuçları açıklamakta ve bu iki devlete 400 milyon dolarlık askeri yardım yapmak ve her iki devlet ile ABD arasında askeri ve sivil personel mübadelesiyle yeni teknikleri öğretebilmek konusunda yetki istemekteydi.
Bu çerçeve içinde hazırlanan “Türkiye ve Yunanistan’a Yardım Yasası” ABD Senatosunda 22 Nisan 1947 tarihinde, Temsilciler Meclisinde de 9 Mayıs 1947 tarihinde kabul edildi ve 22 Mayıs 1947’de Başkan Truman tarafından onaylanarak yürürlüğe girdi. İkinci Dünya Savaşı sonunda Yunanistan’da komünistlerle iç savaş baş göstermiş, Türkiye de 1945 ve 1946 döneminde Rusya’nın Kars ve Ardahan üzerindeki toprak ve Boğazlarda üs elde etme istekleri ile karşılaşmıştı.
Savaş sonrası dünyası diğer bazı bölgelerde de sıcak savaşı izleyen bir soğuk savaş durumuna girmekteydi. Bu atmosfer içinde, 1947 Mart’ında ABD Başkanı Truman, Kongreden Türkiye ve Yunanistan’a askeri yardım için 400 milyon dolarlık bir ödenek istedi ve bunu elde etti. Böylece, yeni bir “Amerikan Yardımı” dönemi başlamıştır. Nitekim birkaç ay sonra da, Dışişleri Bakanı Marshall Avrupa ülkelerinin savaşta tahrip olan ve zayıflayan ekonomilerini güçlendirmek amacıyla “Marshall Planı” adıyla anılan yeni yardım kararını açıklamış ve Avrupa Kalkınma Programı (European Recovery Program) olarak da anılan yeni yardım sistemi kurularak Türkiye de dâhil birçok Batı Avrupa ülkesine ekonomik yardım başlamıştır.
Truman Doktrini ile yapılan 400 milyon dolarlık yardımdan Türkiye, Yunanistan’dan daha az bir yardım almıştır (100 Milyon Dolar)
Türkiye’ye Yapılacak Yardımlar Hakkında Anlaşma
Türkiye Hükümeti, Türkiye’nin hürriyetini ve bağımsızlığını korumak için ihtiyacı olan güvenlik kuvvetlerinin takviyesini temin ve aynı zamanda ekonomisinin istikrarını muhafazaya devam maksadıyla Birleşik Devletler Hükümetinin yardımını istediğinden ve Birleşik Devletler Kongresi, 22 Mayıs 1947 tarihinde tasdik edilen kanun ile Birleşik Devletler Başkanına, Türkiye’ye her iki memleketin egemen bağımsızlığına ve güvenliğine uygun şartlar dairesinde, böyle bir yardımda bulunmak yetkisini verdiğinden ve Türkiye Hükümeti ile Birleşik Devletler Hükümeti, böyle bir yardım yapılmasının Birleşmiş Milletler Antlaşmasının esas gayelerine ulaşmayı sağlayacağı gibi münasebetlerinde hayırlı bir devre açarak Türk ve Amerikan Milletleri arasındaki dostluk bağlarını daha çok takviye edeceğine kani bulunduklarından;
Bu maksatla kendi hükümetleri tarafından usulü dairesinde verilmiş yetkileri haiz olan ve aşağıda imzası bulunan zevat su hususları kararlaştırmışlardır.
Madde – 1
Birleşik Devletler Hükümeti, Birleşik Devletler Başkanının 22 Mayıs 1947 tarihinde tasdik edilen Kongre Kanunu ve bunu değiştiren veya buna ek kanunlar hükümleri gereğince yapılmasına müsaade edebileceği yardımı Türkiye Hükümetine sağlayacaktır. Türkiye Hükümeti bu kabil herhangi bir yardımı bu anlaşma hükümleri gereğince fiilen kullanacaktır.
Madde – 2
Birleşik Devletler Başkanı tarafından bu maksatla tayin edilen bir Türkiye Misyonu Şefi bu anlaşma gereğince sağlanacak yardıma müteallik meselelerde Birleşik Devletler Hükümetini temsil edecektir. Misyon Şefi bu anlaşma gereğince peyderpey yapılacak olan muayyen yardımın kayıt ve şartlarını Türkiye Hükümeti temsilcileriyle danışarak tespit edecektir. Ancak yapılacak bu muayyen yardımın mali şartları, peyderpey, iki Hükümetin mutabakatı ile evvelden tespit edilecektir. Misyon Şefi, Türkiye Hükümetine, bu anlaşma gereğince sağlanan yardımın gayelerinin elde edilmesine yarayabilecek malumatı ve teknik yardımı sağlayacaktır. Türkiye Hükümeti yapılan yardımı tahsis edilmiş bulunduğu gayeler uğrunda kullanılacaktır. Sorumluluklarının icrası sırasında görevini serbestçe yapabilmesini mümkün kılmak için, bu Hükümet, Misyon Sefine ve temsilcilerine, yapılan yardımın kullanılışı ve ilerleyişi hakkında rapor, malumat ve müşahede seklinde isteyebileceği her türlü kolaylık ve yardımı sağlayacaktır.
Madde – 3
Türkiye Hükümeti ile Birleşik Devletler Hükümeti, Türk ve Birleşik Devletler Milletlerine bu anlaşma gereğince yapılan yardım hususunda tam bilgi temini için işbirliği yapacaklardır. Bu maksatla ve iki memleketin güvenliği ile kabili telif olduğu nispette:
1.Birleşik Devletler basın ve radyo temsilcilerine, bu yardımın kullanılışını serbestçe müşahede etmelerine ve bu müşahedelerini tam olarak bildirmelerine müsaade edilecektir.
2.Türkiye Hükümeti bu yardımın amacı, kaynağı, mahiyeti, genişliği, miktar ve ilerleyişi hakkında Türkiye’de tam ve devamlı yayın yapacaktır.
Madde – 4
Bu anlaşma gereğince Türkiye Hükümeti tarafından elde edilen her madde, hizmet veya malumatın emniyetini sağlamak azminde bulunan ve bunda aynı derecede menfaattar olan Türkiye ve Birleşik Devletler Hükümetleri, bedelmusavere, bu uğurda diğer Hükümetin lüzumlu addedebileceği tedbirleri, karşılıklı olarak, alacaklardır. Türkiye Hükümeti, Birleşik Devletler Hükümetinin muvafakati olmadan, bu neviden hiçbir madde veya malumatın mülkiyet veya zilyetliğini devretmeyeceği gibi, aynı muvafakat olmadan Türkiye Hükümetinin Subay, memur veya ajan sıfatını haiz bulunmayan bir kimse tarafından bu maddelerin veya malumatın bu sıfatı olmayan bir kimseye açıklanmasına ve bu maddeler ve bu malumatın verdirdikleri gayeden başka bir gayede kullanılmasına müsaade etmeyecektir.
Madde – 5
Türkiye Hükümeti bu anlaşma gereğince verilen herhangi bir ikraz, Kredi, hibe veya diğer şekillerdeki yardımların hâsılatının hiçbir kısmını diğer herhangi yabancı bir devlet tarafından kendisine verilmiş olan herhangi bir ikrazın resülmal veya faizin tediyesinde kullanılmayacaktır.
Madde – 6
Bu anlaşma gereğince yapılmasına müsaade olunan yardım kısmen veya tamamen,
1.Türkiye Hükümeti talep ederse
2.Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin (bu hususta Birleşik Devletler herhangi bir vetonun kullanılmasına nazarı itibara almayacaktır) veya Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun, Birleşmiş Milletler tarafından alınan tedbir veya yapılan yardım neticesinde, bu anlaşma mucibince Birleşik Devletler Hükümeti tarafından yapılan yardımın devamını lüzumsuz veya gayrı matlup addetmesi halinde.
3.Yukarıda anılan Kongre kanununun 5 inci bölümünde musarrah diğer herhangi bir vaziyette veya Birleşik Devletler Başkanının yardımının kesilmesini Birleşik Devletlerin menfaatlerine uygun görmesi halinde; nihayet bulacaktır.
Madde – 7
Bu anlaşma bugünden itibaren yürürlüğe girecek ve her iki Hükümet tarafından tespit edilecek tarihe kadar yürürlükte kalacaktır.
Madde – 8
Bu anlaşma Birleşmiş Milletler nezdinde tescil edilecektir.
Türk ve İngiliz dillerinde, iki nüsha olarak Ankara’da 12 Temmuz 1947 tarihinde yapılmıştır. (İmza edenler) Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Adın,-Hasan Saka, Amerika Birleşik Devletler Hükümeti Adına – Edwın C. Wılson. Hibe adı altında borçlandırmayı amaçlayan Marshall Yardımı, Türkiye’yi emperyalist tekellere açmaktan başka bir işe yaramadı Türkiye’yi her zaman yolunacak kaz gibi gören ABD için ülkemiz aynı zamanda ileri bir karakoldu.
Haziran 1947’de Harvard Üniversitesinde bir konuşma yapan dönemin ABD Dışişleri Bakanı George Marshall, Avrupa ekonomilerini tekrar kalkındırmak için çok geniş kapsamlı bir program önerdi. Dünyadaki durumun son derece karışık olduğunu ifade eden Marshall, şunları söylemişti. “Avrupa’nın önemli miktarda ek yardıma ihtiyacı var. Amerika Birleşik Devletlerinin, dünyadaki ekonomik durumu eski normal haline getirmek için elinden gelen yardımı yapması gerekiyor. Bu iyileşme sürecine yardımcı olmaya istekli ülkeler, eminim ki Amerika Birleşik Devletlerinden tam bir işbirliği ve destek görecektir.” Borç değil, tuzak Marshall Planı, buna katılmak isteyen her Avrupa ülkesine Amerikan mali yardımı, malzeme ve makinesini öngörüyordu. ABD, kamuoyunda “Marshall Yardımı” olarak bilinen bu anlaşma çerçevesinde, 1949-1951 yılları arasında Türkiye’ye ekonomik yardımlar yaptı. Türkiye, artık Batı yanlısı bir politika izlemeye başladı. 1948’de Marshall Planı’nın diyeti Türkiye’yi emperyalist tekellere daha fazla açmaktan başka bir işe yaramadı.
Bu yardımla Türkiye, ABD’nin bölgedeki taşeronu yapılmak istendi. Hedef, Amerikan sanayine pazar açmaktı. Bir borç tuzağı olan Marshall Yardımı ile Türkiye hibe adı altında borçlandırılmış ve ekonomisi adeta çökertilmiştir.
Tavuk ithal ettik Ayrıca Türkiye 11 Mart 1947’de IMF’ye, 14 Şubat 1947’de de Dünya Bankası’na üye oldu. Türkiye’nin yediği diplomasi kazığının bir benzeri de dünyayı sömüren bu iki kuruluşa üye olmasıyla başladı. Yıkım halindeki Avrupa ekonomisine ve üçüncü dünya ülkelerine verilen kredilerin adı, Dünya Bankası’nın dokümanlarında, “İhraç Kredileri” idi. 1950’li yıllarda Türkiye, ABD’den tavuk bile satın aldı. Savaş artıkları Türkiye’ye 1946 yılında yapılan 10 milyon dolarlık anlaşma, ABD’nin işine yaramayan malzemeleri satın almamızı öngörüyordu
ABD ile 1945 yılında yapılan anlaşmanın ardından Türkiye tavizler vermeye başladı. 27 Şubat 1946 tarihinde yapılan 10 milyon dolarlık anlaşmaya göre Türkiye, ABD’nin işine yaramayan savaş artığı malzemeleri satın alacaktı. Ancak bunların ya fabrikaları kapanmış, ya da üretimleri durmuştu. ABD, işine yaramayan bu malzemeler için Türkiye’yi bir pazar olarak kullanıyordu.
Bu artıkları kullanamadığımız gibi, ithal ettiğimiz yedek parçalar için de 4-5 kat döviz ödemiştik. Bu durum, ABD’nin Türkiye üzerinde oynadığı kazık atma diplomasilerinden biri olarak tarihe geçiyordu. Truman Doktrini 1946 yılında dünyanın en tartışmalı kurumu olan CIA’yi kuran ABD Başkanı Truman, 12 Mart 1947’de Kongre’de yaptığı bir konuşmada, Sovyet tehdidine karşı hazırlanmış, kendi adıyla anılacak Truman Doktrini’ni açıkladı. Truman, ABD’nin “komünizm tehdidi” altındaki devletlere mali ve askeri yardım yapacağını söyledi.
Truman’a göre Amerika, komünizm ile silahlı mücadele veren ve dış ülkelerin baskısı altında bulunan devletlere mali ve askeri yardım yapmalıydı (Burada kastedilen ülkeler Yunanistan ve Türkiye’dir). Bize 1, Yunan’a 3 Bu amaçla Kongre’den 400 milyon dolar kullanma izni istedi. Kongre’nin 22 Mayıs’ta bu isteğini kabul etmesi üzerine Türkiye’ye 100 milyon, Yunanistan’a ise 300 milyon dolar yardım yapıldı. Doktrin, Amerika Birleşik Devletleri’nin uluslararası politikasının değiştiğini ve Sovyet düşmanlığının bu yeni politikada temel esas olduğunu dünyaya ilan etti. Askeri yardım amaçlı doktrin, ABD’nin desteğini arayan Türkiye’de başlangıçta memnuniyet yaratsa da daha sonraki yıllarda ikili anlaşma ile getirilen sınırlamalar bir takım sıkıntılar doğurmuştu. Truman Doktrini, dünyanın iki bloğa ayrıldığını ve Sovyet-ABD mücadelesinin, yani soğuk savaş döneminin başladığını ilan etmişti. Türkiye, ABD’nin bölgedeki taşeronu yapılmak istendi. Yardımın hedefi Amerikan sanayisine pazar açmaktı
Üretimleri durmuş askeri malzemeleri kullanamadığımız gibi, yedek parçaları için de 4-5 kat döviz ödemiştik Avrupa’ya ekonomik desteğe, işte bu adam ismini verdi Üstteki fotoğraf, dönemin ABD Dışişleri Bakanı George Marshall’ın nasıl biri olduğunu anlatmaya yetiyor da artıyor bile. Marshall, sözde komünizmi önlemek gayesiyle yapılan ve aralarında Türkiye’nin de bulunduğu bazı ülkelere yapılan Marshall Yardımı’nın isim babasıydı. Marshall, II. Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’nın iktisadi kalkınmasına ve dünya barışına yaptığı katkılardan dolayı 1953’te Nobel Barış Ödülü almıştı. Aynı zamanda general de olan Marshall, altta dönemin ABD Başkanı Harry Truman’la birlikte görülüyor.
Truman’ın kim olduğunu hatırlatmakta fayda var. Hiroşima ve Nagazaki’ye atom bombası atılması kararını veren, 1948 yılında İsrail’in kurulmasını destekleyen, Soğuk Savaş dönemini başlatan ve CIA’yı kuran isim Truman’dı. Doğu Bloğu ülkeleri istemedi Türkiye dahil 16 Avrupa ülkesi, Amerika’ya sunulmak üzere bir Avrupa ekonomik kalkınma programı hazırlamıştı. Bu program üzerine Amerika 3 Nisan 1948’de Dış Yardım Kanunu’nu çıkardı. Amerika bu kanuna dayanarak yürürlüğe koyduğu Marshall Planı ile daha ilk yılında İngiltere, Fransa, Belçika, İtalya, Portekiz, İrlanda, Yunanistan, Türkiye, Hollanda, Lüksemburg, İsviçre, İzlanda, Avusturya, Norveç, Danimarka ve İsveç’e 6 milyar dolarlık bir ekonomik yardım yaptı. Marshall Planı, Sovyetler Birliği’ni kapsamasına rağmen, Doğu Bloğu üyeleri buna katılmak istemedi. Rockefeller, hiçbir masraftan kaçınma MARSHALL Yardımı’nın ne olduğunu ünlü Amerikan tekeli Rockefeller’in patronu olan Nelson A. Rockefeller, dönemin ABD Başkanı Eisenhower’a 1956 yılında yazdığı mektubunda şöyle anlatıyor. “İktisadi yardımlarda, ABD’nin karşılık beklemeden yardım ettiği ve işbirliği yapmak isteğinde samimi olduğu intibası oluşturulmalı. Elimizdeki bütün propaganda imkânlarıyla durmaksızın, az gelişmiş ülkelere yapılan Amerikan yardımının karşılıksız bir yardım olduğunu, ard niyet taşımadığını bütün kafalara sokmalı, bu konuda hiçbir masraftan çekinmemeliyiz.
Bu arada ideolojik savaşa ara vermemeliyiz. Bu ülkelere yatırım yapan kapitalistlerimiz, teknik eksperlerimiz ve diğer uzmanlarımız az gelişmiş ülkelerin milli ekonomilerinin bütün dallarına girmeli, onları bizim çıkarlarımıza göre geliştirmelidir.
Bu ülkelerdeki politik bakımdan güvenilir yerli işadamlarının ulusal çabaları da teşvik edilmelidir.” Churchill, İnönü’yü ikna için Adana’ya geldi ABD ile ilişkilerin seyrine bakıldığında, Atatürk döneminde bağımsız iki devlet ilişkisi İkinci Dünya Savaşı sonrasında yeniden Türkiye aleyhine dönmeye başladı. 1941-1944 yıllarında, ABD ve batılı ülkeler Türkiye’yi kendi yanlarında savaşa sokmak için büyük uğraş verdi. 1940’ta Almanya’nın Fransa’ya saldırması, İtalya’nın da Almanya’nın yanında yer almasıyla savaş Akdeniz’e de yayıldı. Bu durumda İngiltere ve Fransa, üçlü ittifak gereği Türkiye’nin de savaşa katılmasını istedi. Müttefikler özellikle Kuzey Afrika’da yenilen Almanya’yı, Balkanlardan atmak için, Avrupa ve Balkanlarda Almanya’ya karşı girişecekleri savaşlarda, Türkiye’nin de yer almasını istiyordu.
Müttefiklerin bu kararı 1943’de Adana’ya gelen Churchill tarafından Cumhurbaşkanı İnönü’ye iletildi. Ancak, İsmet İnönü’nün izlediği ince dış politika sayesinde Türkiye bu savaştan kayıpsız çıktı. Türkiye, tüm baskılara rağmen, tarafsız kalmayı başarabildi. ABD’yi aktif hale getirdi Truman Doktrini ‘nin, önemli bir sonucu, aldığı yardım sayesinde Türkiye’nin Sovyetlere karşı kendini daha rahat hissetmesiydi. Ayrıca bu yardım Türkiye ile Batı Bloğu arasındaki ilişkileri iyileştirmiş ve Türkiye’nin NATO’ya girmesini sağlayacak sürece katkıda bulunmuştu. Doktrin, kendisinden sonra gelecek olan Marshall Planı’na da öncülük etmişti. Doktrinin ardından ABD, geleneksel dış politikasını değiştiriyor ve I. Dünya Savaşı sonundaki tutumunun aksine dünya siyasetinde aktif bir rol üstleniyordu.
Marshall Planı çerçevesinde, ABD’ye sunulan rapor, Kongre’de ele alındı ve 3 Nisan 1948 tarihinde yardımın finansmanının sağlanması için Ekonomik işbirliği Kanunu kabul edildi. Amerika Birleşik Devletleri’nin Türkiye’yi Marshall Planı’na dahil etme kararından sonra, söz konusu yardımdan yararlanabilmek için
4 Temmuz 1948 tarihinde ABD ile Ekonomik işbirliği Anlaşması imzalandı.
Söz konusu dönemde Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı görevini İsmet İnönü, Başbakanlık görevini ise Hasan Saka yürütüyordu.