PROLETARYA DİKTATÖRLÜĞÜ

0
316
Proleterya Diktatörlüğü
Proleterya Diktatörlüğü

PROLETARYA DİKTATÖRLÜĞÜ

Diktatörlük…

Proletarya diktatörlüğü, Marksist literatürde, kapitalizm ile komünizm arasında uzanan geçiş döneminin siyasal biçimdir.

Proletarya diktatörlüğü, Marksizmdeki tarihsel ve siyasalproleter düşünceye göre, kapitalizmle komünizm arasında uzanan geçiş döneminin siyasal biçimini ifade eder. Sosyalizm dönemi, komünizme yani sınıfsız topluma geçiş dönemi olması itibarıyla proletarya diktatörlüğü dönemidir.

Hakkında

Marksizme göre bir yerde sınıf egemenliği varsa, orada o sınıfın diktatörlüğü vardır. Fakat proletarya diktatörlüğü toplumun çoğunluğunu oluşturan işçi ve emekçilerin bizzat kendilerinin sömürücü azınlığa karşı uyguladıkları bir diktatörlüktür.

Dolayısıyla kendileri için bir demokrasi, sömürücü azınlık için bir diktatörlüktür. Aynen bugünün sözde kapitalist demokrasisinin bir avuç azınlık olan kapitalistler için bir demokrasi, ama toplumun ezici çoğunluğu için bir diktatörlük olması gibi.

Marksizm’de diktatörlük kavramı bir siyasal yönetim biçimini değil, sınıf egemenliğini anlatır. O halde proletarya diktatörlüğünde toplumun ezici çoğunluğunu oluşturan emekçi sınıflara dönük bir baskı ve zorbalık söz konusu olamaz. Onlar daha önce hiç yaşamadıkları kadar özgürlük ve demokrasiye kavuşacaklardır.

Zira kendileri üretip kendileri yönetmeye başlamış olacaklardır. Ancak eskinin ezen ve sömüren sınıflarını oluşturan azınlık, ayrıcalıklarına tekrar kavuşmak için işçi ve emekçilerin egemenliğine karşı faaliyet yürüttüğü ölçüde, işçi sınıfı bunun önünü almak için doğal olarak her türlü tedbiri alacak ve gerekli olduğu ölçüde zora da başvuracaktır.

Lenin proletarya diktatörlüğü hakkında şu görüşleri ifade etmiştir;

Burjuvazi ikiyüzlülük etmek ve gerçekte, burjuvazi diktatörlüğü, sömürücülerin emekçi yığınlar üzerinde diktatörlüğü olan (burjuva) demokratik cumhuriyete, “tüm halkın iktidarı” ya da genel olarak demokrasi, ya da saf demokrasi adını vermek zorundadır. …

Gerçekte, demokratik cumhuriyet, kurucu meclis, genel oy, vb. burjuvazi diktatörlüğüdür ve emeği kapitalist boyunduruktan kurtarmak için, bu diktatörlüğün yerine proletarya diktatörlüğünü geçirmekten başka hiçbir yol yoktur.

İnsanlığı kapitalist boyunduruktan, burjuva demokrasisinin, zenginler için demokrasinin yalan, düzen ve ikiyüzlülüğünden kurtarmaya ve yoksullar için demokrasiyi kurmaya, yani şimdi (en demokratik burjuva cumhuriyette bile) demokrasinin iyilikleri emekçilerin engin çoğunluğu için pratik olarak erişilmesi olanaksız şeyler olarak kaldıkları halde, bu iyilikleri pratik olarak işçi ve yoksul köylülerin yararına sunmaya yalnızca proletarya diktatörlüğü yeteneklidir.

proleterya-lenin

Kaçınılmaz son olarak Proletarya Diktatörlüğü

Tarihsel olarak ayrılan nokta Marx’ın kendiliğindencilik üstüne vurguladığı durumdur. Önceki tarihsel dönemlerde eşitsizliğin ve sömürünün egemen sınıfların eliyle değişebileceği varsayılıyordu:  Bu görüşte olan yazarlar krallardan ve üst zümrelerden eşitsizliğin kaldırılması için adeta yalvarıyorlardı.

Fakat Marx bu görüşü yerle bir ederek ezilen sınıfların yegane kurtuluşunun kendi elinde olduğunu ve birlik içinde mücadele edilmesi gerektiğini vurgulamıştır. “Bütün ülkelerin işçileri, birleşin” cümlesinin temel konusu buraya dayanmaktadır.

Marksizme göre sınıflı bir toplumdan sınıfsız bir topluma kendiliğinden geçiş söz konusu olmayacaktır. Bir öznel irade devreye girmek zorundadır ve bu Marksist tarih anlayışına göre, kapitalist toplumun bağrında ortaya çıkmış olan proletaryanın iradesidir.

Çünkü Marksist tarih anlayışında tarihin öznesi proletaryadır. Burjuvazi kendiliğinden iktidardan tamamen vazgeçmeyeceği ve her an iktidarı almaya çalışacağı için proletaryanın diktatörlüğü zorunludur. Ayrıca toplumsal konumu gereği proletarya, sınıflı toplumsal yapıyı sona erdirecek olan iradedir.

Marx’a göre bu irade, proletaryanın “doğal” olarak kurup benimseyeceği bir çeşit parti olacaktır. Marx için bu parti, proletaryanın içinden tamamen tarihsel bir zorunluluk ve kapitalizmin çelişkileri sonucu ortaya çıkar. Bu noktada Marx’ın saptaması, partinin devrim için bir aygıt ve proletaryanın örgütlenmiş bir biçimi, onun buluşma alanı olmasıdır. Devrimi yapansa, proletaryanın bizzat kendisidir.

Tam bu noktada Lenin bu iradeyi öncü “Komünist Parti” önderliğindeki proletarya olarak tanımlamıştır. (Marksizm-Leninizm ifadesinde tanımlama yapılan Leninizm noktası, buradaki öncü parti vurgusudur). Bilinçsiz ve örgütsüz proletaryayı “lümpen proletarya” olarak tanımlayan Marx’ın görüşlerini genişleten Lenin, bu saptamasında devrimin proletarya için yapılmış olsa da, devrimin birincil öğesi ve yaratıcısı kurulmuş olan Marksist partidir görüşünü beyan etmiştir.

Bir kısım Marksist düşünür, bunu Leninizm ve Marksizm arasındaki ince farklardan biri olarak tanımlar. Fakat bu görüşe karşı çıkanlar bunu Marksizm’in geliştirilmesi olarak yorumlar.

Lenin’in Devlet ve Devrim’de “Ancak sınıflar savaşımının kabulünü, proletarya diktatörlüğünün kabulüne dek genişleten kişi bir Marksist’tir.” şeklinde açıkladığı SSCB’de vücut bulan teorik saptamalarında “Komünist Partinin Proletarya Diktatörlüğüne geçiş için olmazsa olmaz nüvesi olarak belirtmiştir.

Bununla birlikte Lenin, proletarya diktatörlüğü koşullarında sınıfsal iç savaşın yanında, burjuva devletleriyle de mücadele edileceğini söylemiştir;

“Biz sadece bir devlette değil, aynı zamanda bir devletler sisteminde yaşıyoruz ve emperyalist devletlerin yanında Sovyet cumhuriyetinin varlığı uzun vadede düşünülemezdir. Sonunda ya biri ya öteki zafer kazanacaktır. Ama bu son gelene dek, Sovyet cumhuriyeti ile burjuva devletleri arasında bir dizi korkunç çatışmalar kaçınılmazdır. Bu demektir ki, egemen sınıf, proletarya, egemen olmak istiyorsa ve olacaksa, bunu askeri örgütüyle de kanıtlamak zorundadır.”

Proletarya Diktatörlüğü sırasında
Mahkemeler

Lenin, proletarya diktatörlüğü sırasında meydana gelen birçok değişiklik gibi yapılacak olan yargılamaların da artık işçi sınıfı yararına işleyeceğini şu sözlerle belirtmektedir; Proletaryanın diktatörlüğünden komünizme doğru ilerledikçe Komünist Partisi, demokratik sloganları bir tarafa atarak eski mahkemeler gibi burjuva yönetiminin organlarını da iptal eder ve bunların yerine işçi ve köylülerin sınıf mahkemelerini koyar.

Bütün iktidarı ele aldıktan sonra proletarya, eski muğlak formül olan “Hakimlerin halk tarafından seçimi” yerine “Hakimlerin sadece emekçi halk tarafından seçimi” gibi sınıf sloganını ileri sürer ve bu sloganı hukuk sisteminden hayatın içine taşır.

Devrilen hükümetin kanunlarını iptal eden Parti, proletaryanın arzusunu yerine getirmek ve emirlerini uygulamakla ilgili emirler yoksa ya da bu emirler yetersizse, devrilen hükümetin kanunlarını reddederek, sosyalist adalet kavramını rehber yapmak için Sovyet seçmenleri tarafından seçilen hakimleri yardıma çağırır.

canemregündem.com

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here