HANGİ CHP ?
Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk, Halk Fırkası, Cumhuriyet Halk Fırkası ve Cumhuriyet Halk Partisi;
Hangi CHP…
Öncelikle şunu belirteyim; Cumhuriyet Halk Partisinin kuruluşunu, Atatürk İlkelerini ve bu ilkelerin CHP’nin parti ilkeleri olarak kabul edilişini daha önceki yazılarımda irdelemiş sizlere aktarmıştım, sayfamda bu yazıları Paradigmalar/Atatürk bölümünde bulabilirsiniz.
Cumhuriyet Halk Partisi yani CHP’ yi yazmak, irdelemek, değerlendirmek, onu eleştirmek anlamına gelmez. Nokta… Çünkü öyle bir algı ve kanı mevcut.
CHP, Atatürk’ün Ulusal Kurtuluş Savaşı sırasında ortaya koyduğu inanç ve felsefe, 1. Dünya Savaşı sonrası yaşanan ve emperyalistlerce işgal edilen yurdumuz, yine mücadele yıllarımız ile birlikte Kuvayı Milliye ruhu, Atatürk ile vücut bulurken, bu ruh Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, sonra Halk Fırkası ve Cumhuriyet Halk Fırkası ile birlikte, siyasi anlamda Cumhuriyet Halk Partisi olarak karşımıza çıkmaktadır.
O nedenledir ki;
Bugün ülkemizin jeopolitik ve jeostratejik düzen içindeki yapısı, yine dünyanın konjonktürel olarak tekelci bir zihniyet ile yönetim anlayışı, emperyalizm tarafından yönlendirilen açık kaynaklı Atatürk aşındırma programları, biz Atatürk’ün İlkeleri ve 9 Umde ’de belirttiği gibi, vatansever, milliyetçi, cumhuriyetçi, laik ve demokrasi inancı taşıyan gerçek Atatürkçü’leri ne kadar çok tedirgin ettiği bilenen bir gerçektir.
Geçmişten günümüze, gerek Atatürk İlkeleri, gerekse Atatürk İlkelerinin CHP’nin kimliğine işlenmesi ile birlikte Atatürk’ün söylediği gibi ‘Muasır Medeniyet Seviyesine Ulaşmak’ için yapılan çalışmalar, partisel anlamda bugün yetersiz ve etkisiz kalınca, sizin de bildiğiniz gibi ‘Hükümet olma’ konusunda 1950 seçimlerinden yani CHP’nin 14 Mayıs 1950′ de 27 yıllık iktidarını, Demokrat Partiye kaptırıp muhalefete düştüğü günden beri gerçekleştirememiştir.
Bunun, içsel ve dışsal stratejik gerçekleri olup, aynı zamanda, tek partili sitemden çok partili hayata geçiş, Demokrat Parti dönemi, İnönü-Menderes çekişmesi, NATO konseptine dahil olmamız, 1960 ve 1980 darbesi yine 1971 askeri muhtırası, 1980’den sonra yaşananlar ve 2002’den sonra oluşan siyasi ve sosyal konjonktür ile dünyanın jeopolitik ve jeostratejik açıdan yeni bir döneme girmesi CHP’ ninde değişmesine neden olmuştur.
Mevcut Genel Başkan Kılıçdaroğlu; ‘Atatürk İlkelerine sahip çıkıyoruz, ama biz değişim içindeyiz, eski CHP değiliz’ diyerek CHP’nin norm ve stratejik açıdan değişime uğradığını söylüyordu…
Bu gün CHP’yi anlamak, partisel anlamda yorumlamak, Atatürk’ün önderliğinde yapılan Ulusal Kurtuluş Savaşı ile birlikte Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetini, Halk Fırkasını ve CHP’nin kuruluş felsefesini içselleştirmek ve iyi analiz etmek gerekirken, bugünkü konjonktürel durumu da göz ardı etmemeliyiz!
İşte bugün bu ilkeler, maalesef emperyalizm tarafından aşındırılıp, farklı kavramlar ile yok edilmek istenirken, ister istemez Türkiye’nin kurucu ilkeleri ve Atatürk felsefesinin hem devlet, hemde CHP’nin felsefesi olması nedeniyle, onlarda aşındırılmaktadır.
Nedir bu ilkeler; Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Devletçilik, Laiklik, İnkılapçılık. Yani vatandaşların bağımsız olarak yaşama ilkeleri, özgürlükler…
Bugün CHP’nin içinde bulunduğu ortam, yine partili/partisiz CHP’nin halktan koptuğu, partisel anlamda ilkelerinden şaştığı, yine özellikle 2002’den sonra ülkenin siyasi, sosyal ve etniksel olarak değişen yapısı karşısında, etkisiz kaldığı görüşleri, yanlışta değildir.
O nedenle CHP’yi, salt CHP ve ilkeleri açısından değil, yönetimsel ve ilkesel açıdan, gerçek yörüngesinden başka yöne evrilmesine seyirci kalmak, Atatürk’ün partisi olması hüviyeti ile biz Atatürk ’çüleri kaygılandırdığı için eleştiriyoruz/yazıyoruz.
Çünkü Cumhuriyet Halk Partisi, Kuvayı Milliye ruhu ile oluşan özgürlük ruhunun devamı olup, felsefesinin içinde taşıdığı, özgürlük ve bağımsızlık ilkeleri bugün hızla erirken, doktrin ve kurucu değerleri yıpranırken, 24 Haziran 2018′ de Parlamenter Sistemden Partili Başkanlığa yani ‘Tek Adamlık’ sistemine çare olacak eylem, söylem ve politikalar üretememesi, CHP’nin yönetimsel anlamda en büyük kaybı olmuştur. İşte bu nedenler dolayı CHP’ yi, yani yönetimsel anlamda sorumlu mevkilerde görevli olanları eleştiriyoruz.
Çünkü, dünya yeni bir düzen ve konjonktüre evrilirken, bu evrilmeye, içeriden/dışarıdan gelen darbelere direnemeyen, Atatürk felsefesi ve ilkelerinden uzaklaşarak yeni bir yöne doğru evrilmesini eleştiriyoruz. Bu evrilme ve süreç aslında doğal olarak gerçekleşirken, bu gerçekleşmenin farkına varamayan ve kavrayamayan yöneticilerin, aslında gerçek felsefe, ilke ve doktrinlere dönmesini istiyoruz.
Zamana direnmek zordur.
Ama ayakta kalmak içinde yenilenmek, ayağa kalkmak ve toparlanmak için ise zamanın ruhunu yakalayarak, kişisel ihtirasların, parti doktrin ve ilkelerin önüne geçmesine engel olmak ve kendini başarılı görmek, CHP’yi küçültmekten başka bir şey değildir.
O nedenle ‘Halk’ yani gerçek Atatürkçüler, ülkenin gidişatının yanında, Cumhuriyet Halk Partisinin gidişatından da endişeliler. Çünkü Atatürkçüler için CHP, CHP için ise Atatürk ve Atatürkçülük önemli ve kutsal bir görevdir.
O nedenle CHP’nin gerçek felsefesi, doktrini ve ilkeleri yanı başımızda dururken, 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ilkesel ve partisel anlamda tamamen Atatürk İlkelerine aykırı dünya görüşü ile MHP ile ortak çatı adayı olarak, Ekmelettin İhsanoğlu’nu aday göstermek;
Yine son Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi, Atatürk ilkelerine uzak eski AKP’li Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile görüşüp zemin yoklamak;
Ayrıca, son Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde AKP Adayı Cumhurbaşkanı Erdoğan karşısında, diğer partiler ile anlaşarak, güçlü bir aday çıkarmak ve mücadele etmek yerine, AKP’nin elini güçlendirme politikaları uygulamak ve Başkanlık Sistemini engelleyemeyen aynı zamanda, Erdoğan’ın %51 ile Başkanlık koltuğuna oturmasına adeta seyirci kalan ‘CHP Yönetimi’ kendisini başarılı addedemez.
Değişim şarttır.
Peki, CHP nedir?
Kısacası; Atatürk ilkeleri, felsefesi ve doktrinleri dir.
Yani; Bağımsız, ama tam bağımsız bir TÜRKİYE.
Mustafa Kemal Atatürk’ün, Nutuk’ta belirttiği gibi.
O nedenle, Cumhuriyet ile yönetilen, laikliği benimsemiş, demokrasisi gelişmiş, insan hakları ve normlarının en yüksek seviyede olduğu, iktisadi ve ticari olarak tam bağımsız bir Türkiye istiyordu. Bu Türkiye’de 1920-1938 yılları arası eğitimde, sağlıkta, hukukta, demokrasi ve insan haklarında yapılan devrimler ile büyüyen ve kredi/dış yardım almadan Atatürk ve ona inanan Türk halkı ile büyüyen Türkiye’dir.
Hangi CHP diyorduk, Atatürk’ün CHP’ si…
Bu gün bu değerleri taşıyamayan, uzaklaşan, hatta koruyamayan, erozyona uğratmak isteyenlere direnemeyen ve 1950’den bu yana ‘Tek başına iktidar’ olamayan partinin değişmesi ve dönüşmesi bu günkü şartlarda CHP’nin özüne dönmesi ile olur.
Kemal Kılıçdaroğlu; “Atatürk ilkelerini koruyoruz ama değişiyoruz, değişmek zorundayız” dediğini hepimiz biliyoruz.
2014’de Ekmelettin İhsanoğlu ve son seçimlerde Abdullah Gül yaklaşımı ise, değişimin değil, dönüşümün ifadesi olarak gördüğüm için CHP’ nin dönüşüm ihtiyacın yerine acilen yeniden özüne ve ilkeler dönmesini diliyorum.
CHP’ nin değişime değil, özüne dönüşümüne ihtiyacı vardır.
Kimliğine, felsefesine, doktrinlerine ve Atatürk’ün değerlerine…
Ama!
Artık, bu gidişat ile;
Rüzgara/rüzgarlara direnmek, anlamsızdır…
18 mM, and that this could help drive Cl exchange 37 priligy and viagra