YENİ DÜNYA DÜZENİ NEDİR?
Yeni Dünya Düzeni ‘New World Order’
‘ New World Order ‘ 1980’li yılların ortalarından itibaren SSCB ve Doğu Avrupa ülkelerinde görülen açıklık, yeniden yapılanma, demokratikleşme gibi değişmeleri kapsayan köklü dönüşüm süreci, iki Almanya’nın birleşmesi, Körfez Krizi ve Körfez Savaşı gibi gelişmelere paralel olarak, 2. Dünya Savaşı sonunda dönemin süper güçleri SSCB ve ABD tarafından belirlenen statükonun bozulması, sosyalist blokun çökmesi ile dünyanın tek kutuplu hale gelmesi, tüm dünyada bir globalleşmenin yaşanmaya başlaması sonucunda, ABD’nin öncülüğünde kapitalizm, demokratikleşme ve bütünleşmeye dayalı yeni bir güçler dengesi ile yeni bir güvenlik sisteminin oluşturulmasını öngören yaklaşımdır. Aslında Amerika’nın yeni dünya düzeni paradigması ‘dünyayı çevreleme ve kontrol etme’ politikası da, denilebilir.
New Word Order ‘ın Açılımı
Bugün Amerika’nın yaklaşık yüz yıldır dünyayı sömürme çabaları her gün yoğunlaşırken, 1.Dünya ve özellikle 2.Dünya Savaşından sonra ise ‘dünya jandarmalığına’ soyunarak ülkeleri yok etmesine baktığımızda, Türkiye-Amerika ilişkileri görünen ve görülmeyen yüzüyle ‘ikiyüzlülükle’ devam etmektedir.
2.Dünya Savaşı sonrası bölgesel olarak Avrupa ve Orta Doğuda yaşanan stratejik ve jeopolitik süreçler, ortaya çıkan yeni güç dengeleri ve ülkelerin enerji ve petrole olan ihtiyaçları 2.Dünya Savaşı sonrası dengeleri de değiştirdi. Özellikle 2. Dünya Savaşı sonrası bölgesel anlamda Orta Doğu Coğrafyasındaki petrolün varlığı ve ekonomik anlamda kıymeti artınca, Amerika’da bu anlamda bu projesini derinleştirerek, siyasetinin merkezine koydu.
Amerika’nın Orta Doğuda İngilizlerin yerine söz sahibi olması, SSCB ve Amerika’nın ortaya koydukları soğuk savaş politikaları, Orta Doğuda haritaların yeniden çizilerek ülkelerin kendi çıkarları için yine ülkeler ile işbirliğine gitmeleri, Amerika’nın ortaya koyduğu ‘New World Order’ Yeni Dünya Düzeni politikalarının eseridir.
2.Dünya Savaşından sonra Orta Doğuda etkili olan Amerika bölgenin petrol ve enerji kaynaklarını sömürme ve kullanma adına SSCB ve onun komünizm politikalarını tehlike olarak ortaya koymuş daha önce Truman Doktrini ve Marshall Yardımları daha sonra da Eisenhower Doktrini ile destekleyerek NATO üzerinden oyunlarını kurgulamaktan kendi ulusal çıkarları için ülkeleri ‘harcamaktan’ çekinmemiştir.
Ülkemizde Amerika’nın varlığı, 2.Dünya Savaşı sonrası artmış, Türkiye’nin stratejik ve jeopolitik yapısı nedeniyle Truman Doktrini ve Marshall Yardımları arkasından Kore Savaşı sonrasında girdiğimiz NATO oluşumları sonrası soğuk savaş senaryoları, komünizm tehlikesi bahaneleri, Türkiye’de değişik rüzgarların esmesine ve başka bir yöne doğru sürüklenmesine neden olmuştur.
1991’de bölgesel anlamda özellikle ‘Glastnost’ açıklık felsefesi ve politikasının sonucu dağılan SSCB’nin yerine Rusya ve küçük Devletçiklerin oluşması, aynı zamanda Orta Doğu Coğrafyasının, değerli su kaynakları, verimli toprakları ve enerji kaynaklarının yanında İsrail’in güvenliği ve yayılmacılığı Amerika’nın yayılmacılık politikasında etkili olurken;
Yine üresel anlamda da, kaynakların tek elde toplanması, tek dil, tek din, tek prototip insan modeli ile yönetim anlayışı yani bir anlamda daha önce örneklerini gördüğümüz, burjuvazi-kölelik-baskı, Marksizm-Sosyalizm-Komünizm tarzı ve yaklaşımı ile yönetim ve kontrol doktrinleri bugün Yeni Dünya Düzeni yani ‘New World Order’ olarak adlandırılıp, bizim bildiğimiz güncel ismiyle BOP yani Büyük Orta Doğu Projesinin bu günkü adıdır.
Bu proje ile ulus devletler aşındırılarak, oluşacak kaosta, yeni strateji ve doktrinlerin hayata geçirilerek Amerika’nın ve bölgede İsrail’in ikamesinin arttırılarak, aslında ‘Tekelci bir dünya yönetiminin’ hayata geçirilmesi amaçlanmaktadır. Bu gün Amerika bölgede bu politikasını hayata geçirirken artık; ‘Proxy War’ yani vekalet savaşları ile yapmaktadır.
Biz bu politikanın neresindeyiz?
Bölgesel ve konjonktür olarak Türkiye Asya ve Avrupa’ya köprü, verimli toprakları, değerli su kaynakları, açılmayan enerji kuyuları, iç deniz oluşu ile tüm denizlere açılan boğazı ile bölgesel anlamda önemli bir kavşaktır.
Bunun yanında, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu laik ve demokratik Cumhuriyet olan Türkiye, bugün BOP politikasının işlevi nedeniyle aşındırılırken, 1.Dünya Savaşı sonrası Wilson İlkeleri-Self Determination, 2.Dünya Savaşı sonrası Truman Doktrini-Marshall Yardımları ile Amerika’nın ticaret kaygıları ve sömürgecilik duyguları ile başlattığı yeni dünya düzeni politikaları, 2004 ABD Başkanı Bush ile güncellenerek hayata geçmiş, dönemin Başbakanı Erdoğan’da ‘Ben bu projenin eş başkanıyım’ sözleri ile tarihe geçmiştir.
Yani 100 yıllık bir proje olan BOP, Atatürk ile emperyalizmin denize dökülmesi ile başlayan ve emperyalizmin planların gerçekleşmemesi sonrası Lozan da kazanılan zafer ile Yeni Türkiye Cumhuriyetini inşa edilmesi, emperyalizmin planlarını ertelemesine neden olmuştur.
Aynı zamanda Atatürk’ün vefatından sonra başlayan 2.Dünya Savaşı bizi etkilemiş, konjonktür gereği savaşa girmesek te 1939-1945 yılları tarihe ‘Buhranlı Yıllar olarak’ geçmiştir.
Daha sonra ortaya çıkan soğuk savaş senaryoları, SSCB’nin bizden Kars ve Ardahan’ı istemesi, boğazlar sorunu yaşamamız ister istemez yönümüzü Amerika’ya çevirerek, İnönü Hükümetinin Marshall Yardımlarını alması. Ardından 27 yıllık CHP iktidarından sonra hükümet kuran Demokrat Parti ve Adnan Menderes’in güvenlik sorunları ve kalkınma için Amerika’nın şemsiyesi altına girmek için Kore’ye asker göndererek 1952’de NATO Konseptine girmemiz ile siyasi, sosyal, ekonomik ve kültürel anlamda dezenformasyon, yaşamamıza neden olmuştur.
Bu gün için Büyük Orta Doğu BOP projesinin hedeflerine dünyanın yaşadığı ‘Küresel İklim Felaketini’de’ eklememiz gerekir.
Ama şunu göz ardı etmeyelim. O günkü şartları ve durumları empati yapmadan o yılların koşullarını bilmeden ve yaşamadan, ön yargılı olmak İnönü, Demokrat Parti, Bayar ve Menderes’i suçlamak bizi gerçeklere götürmez.
Büyük oyunu görmek gerekir.
Bu oyun Emperyalizm dir…
Çarlık Rusya’sının yıkılması, Ekim Devrimi, SSCB’nin oluşumu, Marksizm, Sosyalizm ve Komünizm yaklaşım ve felsefelerini, Soğuk Savaş Senaryolarının aslında ‘OYUN’ olduğunu neden-sonuç ilişkileri ile değerlendirerek, Atatürk ve İnönü sonrası gelişen olayları ve Demokrat Parti Dönemini iyi bilerek ve anlayarak yorumlamalıyız.
Bazıları gibi değil; bilgi, tarih ve yaşanmış olayların, neden sonuç ilişkilerini değerlendirerek o dönemi çok iyi anlamalıyız.
Şimdi biz, Türkiye olarak BOP Politikasının neresindeyiz?
Tam göbeğinde…
İnanmayanlar, şöyle geriye 1960-1980 darbeleri, 1971 muhtırası ve 1980’den sonra yaşanan siyasi ve sosyal olaylara bakarak, değerlendirme yapabilir.
Ama ellerindeki ‘Meta’ yı biliyoruz…
Yeşil kağıt.. Eşittir > Dolar…
Sahibi; ABD… ( mi) ?
Hayır.. FED ve 8 Yahudi aile.
Yeniden düşünmeye başlayalım, o zaman…
Yeni Dünya Düzenini. Ne dersiniz?
canemregündem.com
Thanks for sharing. I read many of your blog posts, cool, your blog is very good.
Your point of view caught my eye and was very interesting. Thanks. I have a question for you.