BU GÜN ATATÜRK’Ü ANLAMAK
Bu günlerde, özellikle sosyal medyada herkes, Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili paylaşımlarda bulunuyor. Haklılarda; Türkiye’nin ve halkının aşırı derecede dezenformasyona tabi tutulması neticesinde, halkın tutunacak tek dalı, fiziksel olarak tekrar dünyaya gelmesi mümkün olmayan, ama felsefe, ilke ve doktrin olarak, içinde bir çok anlam ve özgürlük ruhu barındıran, Atatürk’ün duygu dolu dünyası ve özgürlük aşkının, canına okumak isteyenlere inat; onu yıkmak ve lime, lime etmek isteyenlerin çoğalmasına rağmen, her sabah güneş ile beraber doğarken, yeniden filizlenmesi, hepimiz için yeni bir umudun, aralanan kapısı gibidir…
Onun, 1918-1919-1920 ve 1923 bağımsızlık, özgürlük ve cumhuriyet ruhu, açan çiçeklerin yapraklarını dalından koparıp, parçalamaya çalışanlara inat, toprağı ve yine toprağın beslendiği su ve minerallerin güçlü olması, onun her sabah güneş ile doğmasını sağlarken, aslında bu toprağın, Çanakkale’de, Arıburnun’ da, Anafartalar’ da, hatta yurdun her sathında, kadın erkek, çocuk ayrımı yapmaksızın, kanları ile sulanması, aynı zamanda bu değerli toprakların, Dolmabahçe’den Anıtkabir’e kadar halkın gözyaşları ile ıslandığı için, verimli ve doğurgandır…
Belki bu topraklar, artık bir Mustafa Kemal Atatürk doğurmayacaktır; Ama onun bize bıraktığı miras önemlidir. Kuzey’den Güneye, Doğu’dan Batı’ya hatta yurdun her sathında; sabah güneş doğarken, pencerenizi açtığınızda içeri sızan ışık huzmesi “Atatürk’ün güneşi” yani ruhudur…
Her sabah erkenden, pencerenizi açıp bakabilirsiniz….
Güneş dünyayı ve pencerenizi aydınlatırken, derin bir nefes alarak içinize çekin bakın; Nasıl özgürlük, bağımsızlık, cumhuriyet, kokusu gelecektir. Vücudunuz ciğerleriniz ile birlikte kuşların, böceklerin, arıların vızıltıları, cıvıltıları ile kendine gelirken, çiçeklerin yaydığı kokular ile ciğerleriniz bayram edecektir…
Ve; Ona bir kez daha teşekkür edeceksiniz….
Neden?
Çünkü, 1918’de ülkemizde güneş doğarken, pencerelerini açan Türk Halkı; Emperyalizmin postalları ile kirlenen toprak, hava, su, iklim, yine botlarının kirlettiği sokaklar, nefes alınamayan iklim demekti. Bu iklim emperyalizm ve sömürgeciliğin kirlettiği iklim ve coğrafya idi…
Yani, bugün sabah pencereni açıp, derin nefes aldığında, her sabah güneş doğarken filizlenen çiçekler, özgürce uçuşan kuşlar, arılar görüyorsan, bil ki, açan çiçeklerden toplanan polenlerin yaydığı kokular, Atatürk’ün bağımsızlık, özgürlük ve cumhuriyet kokusunun bize mirasıdır…
İşte bu mirasa sahip çıkmalıyız. Yani Mustafa Kemal Atatürk’e ve onun ilkelerine…
O gün de vardı, bugün de var?
Emperyalizmin yandaşları ve yancıları… Bitmeyecek te!
Ama; dünya var oldukça, güneş doğdukça, her sabah ışık huzmesi ile evlerimiz, odalarımız Atatürk ruhu ve aşkı ile dolacağı için, bizim için sorun yok. Biz kapılarımızı, pencerelerimizi sonuna kadar açık bırakacağız, onun ruhunun içeri dolması ve bizi aydınlatması için;
Ama, ya açamayanlar?
Kapılarını sıkıca kapatanlar, dehlizlere sığınanlar, solucanlarla arkadaşlık edip, yüzeye çıkamayanlar düşünsün! Aydınlığa çıkınca sabah güneşi onları yakacak…
1919’da Samsun’a ayak bastığı andan itibaren, her toplantıda, söyleşide ve kongrede, yeni Türkiye Cumhuriyetinin nasıl olacağını düşünür, not defterine yazardı. Sonunda yazdıklarını, 15 Ekim 1927 Cuma günü Türkiye Büyük Millet Meclisi Toplantı Salonunda Cumhuriyet Halk Fırkasının Kongresinde delegelere okudu…
Adı; NUTUK…
NUTUK ile her şeyi, bir bir anlattı. Kahramanların yanında, hainleri, dönekleri, Amerikan ve İngiliz Mandacılığı isteyenleri, tek tek açıkladı…
Bu topraklar artık Atatürk doğurmayacak, ama onun bize bıraktığı mirasa sahip çıkmak, bizim en önemli görevimiz olmalıdır.
Neden?
Atatürk, çağdaşlık, özgürlük, bağımsızlık, laiklik, modernlik, eşitlik demektir.
Atatürk dil din mezhep ayrımı yapmayan felsefe,
Atatürk, insan hakları, kadın hakları, çocuk hakları demektir.
Atatürk yurtta sulh, cihanda sulh demektir.
Atatürk komşular ile sorunsuz iletişim ve anlaşma demektir.
Atatürk antiemperyalizm ile mücadelenin adıdır.
Dönemler vardır, şöyle bahsedilir…
Osmanlı- Amerika ilişkileri…
Atatürk ve Amerika ilişkileri…
Ve, Atatürk sonrası Amerika ilişkileri….vb.gibi… Bunları çoğaltabiliriz.
Türkiye için en önemli ve güzel dönem, Atatürk dönemiydi.
Ondan önce Osmanlı zaten 1.Dünya Savaşında yıkılmış, yenilmiş, mahvolmuş, Atatürk sonrası ise özellikle 2.Dünya Savaşı sonrasında, değişen konjonktür gereğince, girdiğimiz çıkmaz sokaklarda sıkışıp kalmıştık.
Aynen bu gün olduğu gibi.
Yani Cumhuriyet tarihimizin en önemli ve güzel dönemi Atatürk dönemi olmuştur. Gelişim, refah, çağdaşlaşma, eğitim, sağlık, demokrasi, hukuk ve sanayide atılımlar…
İşte biz bugünkü varlığımızı, bağımsızlığımızı, özgürlüğümüzü ve laikliğimizi Atatürk’e borçluysak, ezbere değil, gerçekten onun ilke ve felsefesine mirasına sahip çıkarak, ışığını söndürmemeliyiz; bugün onu aşındıranlara inat!
Halkımızın, bugün sosyal medyada Atatürk paylaşımlarına ve özlemlerine hak veriyorum. Ama gerçekleri de görmeliyiz.
Bugün Atatürk’ün aşındırılması, Milli Mücadele dönemi, Lozan’ın tartışmaya açılması, din soslu siyaset, türban, okullarımızın ibadethaneye çevrilmesi, eğitim sistemin çağdaşlıktan uzaklaşması, din simsarlarını çoğalması, yazar, çizer ve gazetecilerin, akademisyenlerin cezaevlerine girmesi, hatta kadınlarımızın ve çocuklarımızı yaşadığı toplumsal dezenfarmasyon inanın, emperyalizmin oyunlarıdır.
Oyunları görelim. Anlayalım…!
Evet; Bugün Atatürk’ü anlamak, anlamlı olacaktır…
Nasıl?
Ona sahip çıkmak, ilkelerine, felsefesine ve bağımsızlık aşkına sahip çıkmaktır.
Aynı zamanda sahip çıkarken, birlik içinde, dil, din, mezhep ayrımı gözetmeden bu yapılmalıdır.
Unutmayın ki, Atatürk Ulusal Kurtuluş Savaşını top yekun kazandı…
Her sabah, güneş doğarken pencereleriniz açın ki, güneş ile birlikte Atatürk’ün ruhu bizi aydınlatsın, içimizi ısıtsın…
Karanlıkta yaşayanlara inat…!
ATATÜRK demek, anti emperyalizm demektir.
Antiemperyalizm ile savaş ise,
Onun ilke ve felsefelerine, dünya görüşüne,
Tek aşkı olan ülkesi Türkiye’ye sahip çıkmaktır.
Ne demişti Atatürk; ‘‘Benim naçiz vücudum, bir gün elbet toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti, ilelebet payidar kalacaktır’’
Bizde bu aşka, bu aşkın sahibine ve devletine sahip çıkalım ve koruyalım ki;
Karanlıkta olanlar, orada kalmaya devam etsin.
Sevgiyle kalın…