Can Emre
İNSAN DOĞAYI ÖLDÜRÜRSE, DOĞADA SENİ ÖLDÜRÜR
#CORONA & #COVİD19
Uyuyan Yılanı Uykusundan Uyandırdınız…
#Corona’lı dünyada her gün #Covid-19’un derinleştirdiği yaşam; insanların ölüm-kalım savaşı ile ortaya çıkan çaresizliği, bugün Covid-19 lehine açılıyor. Bilim insanlarının söylediklerine göre, Covid-19’a karşı koruyucu aşının piyasaya çıkmasını, en yakın altı ay, yada bir yıl olarak öngörüyorlar. Şu an için insanlık adına, büyük ‘Risk’…
Plansız büyüme kentleşme, verimli toprakların betonlaşması, sanayi ile birlikte çevre kirliliği, sulak alanların, değerli toprakların, yok edilmesi, hava kirliliği, ziraat ve hayvancılığın azalarak, sanayi ve hazır gıdanın ortaya çıkardığı sağlıksız beslenme, derelerin ve denizlerin, atıklarla kirletilmesi, hayvanların katledilmesi ve en önemlisi atmosferik anlamda, çok uluslu şirketlerin dünyayı kirleterek yaşanmaz kılmasına…vs… neden olan, tüm eylemlerin sonucunda; Dünyada insanoğlunun; açlığa, yokluğa, fakirliğe, gittiği yine bu süreçte, yiyecek ekmek bulamayan, sağlıklı miktarda suya, ilaca ve standarda ulaşamayan insanların, olduğu bu dönemde durum Covid-19 öncesi böyle iken, Covid-19 sonrası ‘İnsanlık’ adına daha onur kırıcı, yıkıcı ve ve yaralayıcı olacaktır.
Bir tarafta tüm kaynaklara ulaşabilen, diğer tarafta dünyada yaşamsal koşullara ulaşamayanlar. Her zaman şu terimi kullanırım, bu gibi olaylarda. Dünyayı yönetenler, bizleri ‘Köle’ olarak görüyor. Yine dünya üzerinde bir takım insanların rahat, huzurlu ve zengin olarak yaşadığı bu yüzyılda, gıdaya, suya, barınmaya, sağlığa ve yaşamsal imkanlara rahatlıkla ulaşabilenler, ve ulaşamayıp, açlıktan ölenler. Yani kölelikten bile daha kötü bir dönemdeyiz bu gün.
Köle, sahibi tarafından parası verilerek alınır. Artık onun gıdaya ulaşması, sağlıklı yaşaması, yeterli beslenmesi ve hayat garantisi, efendisine hizmet ettiği sürece devam eder. Efendisinin emirlerine uyduğu müddetçe, sağlıklı beslenir. Otur, otur, kalk kalk, gel gel, git git…vs. hayatı garantidedir. Diğerleri ise yemeğe, ilaca, suya, gıdaya ulaşabilmek için, köleden farklı olarak, dakikalık, saatlik, günlük, yada aylık hizmetini patronunun emrine verir. Emeği karşılığı, çalıştığı kadar kazanır, köle değildir, Köle gibi efendisi tarafından satın almamıştır ama hizmetini, bedenini ve çalışma gücünü patronunun emrine vermiştir.
Tek fark; birinin hizmet ettiği müddetçe karnı doyacak olması, diğerinin ise hizmet etme şansını yakaladığında, bedenen enerjisini, saatlik, günlük yada haftalık, patronunun emrine vererek, hayata tutunması. En önemli fark ise, birinin iş garantisi varken, diğerinin böyle bir garantisinin olmamasıdır.
Bu gün Covid-19′ un yarattığı ortamda, kapanan iş yerleri, fabrikalar, kurumlar..vs. derken, İnternet üzerinden, kredi kartı, yada telefon ile satışlar sonucunda, virüs nedeniyle sokağa çıkamayanların evlerine kadar, bakkallar, marketler, kasaplar…vs. ürünlerini kapımıza kadar getiriyor. Sen evde zorunlu izinde iken, hizmet ayağına geliyor. Peki bu düzen ne? Herkeste kredi kartı var mı? Bankada yeterli parası, bilgisayarı, interneti…vs. var mı? Bu imkanlara sahip mi? İşte senin evine, yemeğini, gıdanı, suyunu getiren, yada bugün sağlık ve bankacılık sektörü gibi önemli sektörler, sen evde zorunlu karantinada yatarken, onların çalışması bu düzende nedir? Kölelik…!
Yani bugün bu riskli ortamlarda çalışanlar, senin gibi, benim gibi insan. Ama çalışmak zorundalar! Peki onlar insan olarak diğerleri gibi risk taşımıyorlar mı? Taşıyorlar? O zaman sen evde; tüm imkanlarına, maddi manevi ve yaşamsal döngünü sürdürebilecek, yeterliliğe sahip iken, bugün Virüs tehlikesine karşı çalışanlar ne? Sen, biz, siz, onlar evde ama bazıları dışarıda! Dengesizlik var. Adaletsizlik var.
Yada Afrika’da su bulamayan, sağlıklı beslenemeyen, BOP nedeniyle Orta Doğuda ölen insanlar, halklar, topraklarından sınır dışı edilen, terk etmek durumunda bırakılanlar, bu gün insanlık adına onur kırıcı, yaralayıcı ve yokluk koşullarında yaşayıp, hayata tutunmaya çalışırken, büyük fotoğrafa baktığınızda, sende insansın, o da insan. Var mı farkımız? Yok…
Peki neden böyle?
Tamamen ticaret kaygıları ve emperyalist duygularla, dünyada ele geçirdikleri gücü, yine kendileri için kullanıp, diğerlerini önemsemeyen, insanları köle gibi kullanan zihniyet, 17. ve 18. yüzyıldan bu yana, kullandıkları sistemi daha da geliştirerek, insanlığı ve yaşamını ele geçirmiş durumdalar. Çok kötü.
Daha önce Feodalitede; toprak ağaları, plepler ve burjuvazi varken ve o dönem büyük toprak sahipleri güçlü iken, bu gün ise atmosferimizi zehirli gazlarla delerek, dünyanın gücünü kıranlar, yaşam alanları için, ormanları kesenler, yakanlar, yol açmak için verimli toprakları, kuş göç yollarını, su kaynaklarını, denizleri kirleterek, dünyayı bugün yaşanmaz kılan da bu zihniyettir. Değişiklik yok!
Şimdi bu zihniyet bugün Covid-19 aşısı bulmak için dünyada yine yüzlerce ilaç şirketleri ile araştırma yaparak çözüm arıyorlar. İnsanları kullanıyor! Kimler? Küresel Baronlar, güçlüler…
Yeni Dünya Düzeni ile ilgili, bu konuları anlattığım çok yazıyı sizinle paylaştım. Fakat; aşağıda size linklerini verdiğim ve yeni yazdığım; “YENİ DÜNYA DÜZENİNE DOĞRU GİDERKEN ve daha önce yazdığım; KUZEY KUTBU YANACAK” ile Yeni Dünya Düzeninin ne olduğunu ve bizi bekleyen tehlikeleri sizlerle paylaştım. Lütfen bunları okuyarak, bugünkü okuduğunuz yazıyı değerlendirin…
Küresel Baronlar, dünyayı hoyratça kullandıkları için, dünyanın atmosferik dengesini bozarak, Küresel İklim Felaketini tetiklediler ve en geç bu yüzyılın sonunda, Kuzey Kutbundaki Buzullar eridiğinde dünya yaşanmayacak bir yer olacak ve dünyada, maalesef, ikinci kez “Kavimler Göçü” yaşanacaktır. Bu birincisi…
İkincisi ise Totaliter bir rejim bizi bekliyor. Daha baskıcı ve otoriter… Tek Dünya Düzeni ve Yönetimi. Çünkü düzen o yöne doğru kayıyor; Tek elden yönetim.
Üçüncüsü ise daha tehlikeli bir son, dünya insanlığını tehdit edecek? Gerçekten vahim sonuçları olabilecek sorun?
Nedir ?
Sen, uyuyan yılanı uyandırırsan; yine sen ticaret kaygıları ile emperyalist duygularla insanları sebepsiz öldürürsen, bugün yaptığın gibi doğayı katledersen, ormanları yakarsan, verimli toprakları betonlaştırırsan, çevreyi ve denizleri kirletip, insanın doğuştan hakkı olan, yaşamsal mücadelesini, özgürlüğünü yok sayarsan, bitkileri, böcekleri, öldürürsen, doğayı talan edersen, doğada sana yaptıklarının karşılığını verir. Öldürür…
Sen insanları ve doğayı öldürürsen, doğa da seni öldürür.
Evet gelelim üçüncü büyük tehlikeye.
Veba Avrupa’ da 200 Milyon can aldı. Peki bitti mi? Hayır. Ama kontrol altında. Kızamık, çocuk felci…vb.. virüslerin ve bakterilerin yaydığı ve ölüm saçtığı hastalıklar da kontrol altında. Bu gün Covid-19’dan önce; Domuz Gribi, AİDS, Sars…vs. gibi virüslerin, bakteri ve mikropların yaydığı hastalıklarla mücadele ederken, ortaya Covid-19 gibi öldürücü bir virüs daha çıktı. Ama sıkı durun bu daha fragman…
Nasıl? Evet fragman…
Önümüzdeki süreçte “Virüsler Savaşı” yaşanacak. Ve başka bir savaş daha yaşanacak? “Enerji Savaşları”
İnsanoğlu bakın açgözlülüğün sonucunda, yine kendi neslinin sonunu hazırlıyor. Bugün; Covid-19 ile savaşıyoruz ama daha ortada netice yok. Kazanan şu anda Covid-19, o da diğer virüsler gibi mutlaka ehlilleştirlecektir…
Ama!
Küresel İklim Felaketi sonrası bu yüzyılın sonunda, Kuzey Kutbunda Buzullar erimeye başladığında, dünyanın oluşumu ile ortaya çıkan ve oluşan aynı zamanda dünyayı koruyan buzullar, tamamen eridiğinde; bizi iki büyük tehlike bekliyor…
Yüzyıllardır, buzulların altında yaşayan virüsler, gün yüzüne çıkacaklar ve bu güne kadar belki de görmediğimiz, formda, formatta ve yapıdaki virüsler yüzlerce…bilemiyoruz, insanlığı bugün Covid-19′ un tehdit ettiği gibi tehdit edeceklerdir. Kaçınılmaz, gerçeklik yüzümüze şamar gibi vuruyor. Aklımızı başımıza getirir mi bilinmez?
Küresel İklim Felaketi ile ne kadar geç tanışırsak, bizim içinde o kadar iyi olacak. Bu gün Bilim insanları ne diyor, herkes Covid-19 virüsü ile tanışacak, ama mümkün olduğunca geç tanışmak önemli, çünkü en azından aşısının bulunmasına kadar.
İkincisi ise yine savaş kapımızda. Bu savaşta; Virüslerin insanlarla değil de, yine insanın insanla savaşı olacak. Ne zaman? Yine Küresel İklim Felaketinin yaşanmasından sonra, bu gün insan eli ve mekaniği ile çıkartılamayan ve buzulların altındaki enerjinin, paylaşım savaşı. Bölgede şu anda, Rusya’ nın halen hazırda, 32 Buz kıran gemisi hazır kıta bekliyor. Amerikan üsleri var. Diğer ülkeler çalışıyorlar. Neden? Buzulların erimesi ile denizlerin altındaki değerli madenler ve enerji kaynaklarına ulaşmak için…
Gözü doymayan insanoğlu
Yani Orta doğu da Petrol bittiğinde, kumda dansta bitecek, bu kez buzda hokey başlayacaktır… İnsanoğlu dünyayı hoyratça kirlettiği ve yok etmek için emperyalist duygularla hareket ettikçe, insanlar/insanlık ölecektir. Şimdi artık savaş kapımıza dayandı. Şimdi şapkamızı önümüze koyup düşünmeliyiz. Ayrıca düşünmeniz için bir şey daha söylemek istiyorum
Önce insanın virüslerle savaşı, ardından insanın insanla savaşı. Ne kadar acımasız, hoyrat davranıyoruz dünyaya ve insanlara. Fakat bu iki gerçek bugün net karşımızda, hazırlıklı olmalıyız. Yaşadığımız dünyaya, daha nazik davranmalıyız, tetiklenen olayların daha geç yaşanması adına. Başka çaremiz de yok!
Bilim insanları ayrıca şunu da söylediler. Dediler ki; “Virüslerle mücadele yolunda çok çalışıyoruz, önemli mesafelerde kaydettik. Ama çözemediğimiz ve anlamlandıramadığımız, tıkandığımız bir olay var. Virüsleri tahlil edebiliyoruz, mikroskobik ortamlarda görüyoruz. Ancak; virüslerin merkezinde bulunan ve bir zarla korunan, merkez bir yapı var. Sarmal bir yapı. Bu yapının içinde virüsün/virüslerin kodları mevcut. İşte biz; korunan ve kodlanan bu yapının nerede ve nasıl, kimler tarafından yazıldığını, kodlandığını çözemedik, bilemiyoruz.
Esas sorunumuz bu. Bu virüsün kodlanmasının nerede, nasıl ve kimler tarafından yapıldığını ortaya çıkarabilirsek, sorunun cevabını da bulacağız diyorlar” ilginç bir tespit ve yaklaşım. Aynı zamanda “Sır” niteliğinde. Gizemli…
Virüslerin içindeki kodlanmış sarmal yapı? Nerede yazılmış, oluşturulmuş ve kodlanmış? Bunun cevabını bulduğumuz gün, her şeyi öğreneceğiz. Hatta kendi bedenimizi de tamamen çözebileceğiz düşüncesindeyim. Düşünsenize mikroskobik ortamlarda görülen ama gözle görülmeyen küçücük, minnacık nesne, insanları bir anda öldürebiliyor.
Bu gün Covid-19 ile savaşımız, bu anlamda hatta Yeni Dünya Düzeni öncesinde yaşadığımız büyük bir sorun ve olay. Mutlaka insanoğlu tecrübe kazanacaktır, ancak önümüzdeki süreçte insanın doğayı tahribatı bu şekilde devam ettiğinde, yaşayacağımız Küresel İklim Felaketi tahmin edilenden önce gerçekleşip, buzulların altında, milyonlarca, belki de milyarlarca yıldır yatan virüsler birden ortaya çıktığında, burada çaresiz kalabiliriz.
Ne yapabiliriz. Öncelikle dünyamıza hoyratça davranmaktan vazgeçerek, işe buradan başlayabiliriz. Çünkü hoyratça davranışın karşılığı bugün Covid-19 olarak geri döndü, yarın sırada hangi virüs var bilinmez.
O nedenle daha sakin, daha uysal, daha yapıcı ve çevreci bir hayat sürmek, doğayı daha az tahrip etmek, hava kirliliğini azaltmak..vs…dünya ile bağlarımızı yeniden sağlayarak, ortak bir paydada buluşabiliriz. Aksi takdirde bu şiddette dünyayı kirletmeye devam edersek, Küresel İklim Felaketi beklenenden önce gerçekleştiğinde biz insanoğlunun da dünyada yaşaması güçleşecektir. Emin olun!
Virüslerin içindeki mekanizmayı, kodlayan, yazan, oluşturan ve onu “Evren yada Uzay” dediğimiz devasa büyüklükteki yere küçücük minnacık, gözle görülmeyen, canlı ve kendisini her 6 saatte bir mutasyona uğramasını sağlayan kodlayan kim?
Soru bu?
Bu gün Covid-19 olarak adlandırdığımız, gelecekte ise daha başka isimlerle adlandırıp, anlamlandıracağımız virüs ve virüslerin sarmal yapısının kodları, nerede nasıl ve kimler tarafından yazıldı? Ve dünya 5 milyar yıl önce yaratılmış iken? Virüsler var mıydı? Yok muydu? Yada Büyük Patlama Big Bang olmadan önce varlar mıydı? Yoksa Büyük Patlama sonrası mı oluştu? Oluştuysa sarmal yapısını kim kodladı, ve devasa Evrende küçücük gözle görülmeyen maddecik olan bugün Covid-19 olarak adlandırılan yapı, enerji yada siz ne derseniz değin. Nereden geldi?
Ancak bu soruyu dünyaya bakarak çözemezsiniz. Çünkü hepimiz dünya insanıyız, birbirimize üstünlüğümüz yok. Ve hepimiz ölümlüyüz. Daha önce kendilerini “Kutsanmış” ilan edenlerde dahil. Neredeler? Yoklar, toprak oldular ve karbon olacaklar, yada oldular. Ama gece uzaya bakın, onun sesini dinleyin, kokusunu ve onun nefesini içinize çekin. Yüksek ve bulutsuz bir gecede yıldızlara bakın. O zaman virüslerin nerede ve nasıl kodlandığını çözmek için duygularınız, ruhunuzu, sizi yönlendiren yine size, Halüsinasyon (beyin tarafından yaratılan gerçek dışı duyulardır. Gerçek gibi görünen ama olmayan) gösteren duygularla değil, somut ve soyut kavramları irdeleyerek değerlendirin.
Yani; Evren var, Uzay var, Yıldızlar, Gezegenler, Güneş ve Ay hatta uydular…Bunlar somut veriler. Peki, somut olmayıp, soyut olarak kafanızda inandığınız, var olduğunu savunduğunuz, ama görmediğiniz, duymadığınız, yaşamadığınız, ama kafanızda canlandırıp, varmış gibi hayal ederek inandığınız ama olmayan soyut kavramlardan önce arınarak cevaplayınız.
Dünyada soyut olarak ne var? Yada Somut olarak ne var? Şöyle söyleyeyim; İnsan, virüsler, doktorlar, aşılar, yaşadığımız evren, gezegenler, dünya ve uydusu ay, güneş, yıldızlar, bulutlar, yağmurlar, gök gürültüsü…vs. hepsi somut değil mi?
Bunun haricindekiler de soyut? Çok soyut kavrama inanıyoruz çok.
Önce soyutları kafamızdan çıkaralım ve yola somut verilerle devam edelim. Evren, yıldızlar, gezegenler, güneş, ay varken karşımızda, kafamızda Halüsinasyon yaratmadan, cevapları bulmak için yola çıkalım. Yani bilim ile. Covid-19 aşısını da bilim/bilim adamları, yani somut kavramlar bulacaktır. Soyut zaten yoktur.
Süreniz başladı.
Saygılarımla…
Esen kalın.
canemregundem.com
Buradan okumaya başlayabilirsiniz.
YENİ DÜNYA DÜZENİNE DOĞRU GİDERKEN