Can Emre
URGAN
Urgan…
Cellat; darağacında ‘Urganı’ son bir kez, kontrol etti.
Daha önce, boynunun ölçüsünü almış olmasına rağmen, kurbanının..!
İlmikleri, yavaş yavaş ördü.
Hatta okşadı onları; sevdiğinin sarı, sırma saçlarını, okşar gibi.
Mutluydu…
Nede olsa, yeni bir iş çıkmıştı ona, uzun bir süre sonra.
Ve daha da çıkacaktı! Öyle kokuyordu hava.
Cellat bu! Aşıktı yaptığı işe…
Siyah beyaz geceler gibiydi ülkem,
Ama sabaha karşı kapkara.
Tanklar yanaştı sokaklara, tüfekler doğruldu evlere,
Tarihler; 1960-1971 ve 1980 ‘i gösterirken.
Hep aynı film, darağacında çekilen ve biten.
Hep siyah beyaz ülkem.
‘Urganlar’ hep celladın elinde oldu.
Acımazdı içi, tahta iskemle yere düşerken,
Rüzgarda ıslık çalar gibi.
Hep aşık oluyordu; yeniden, yeniden işine…
‘Urganın’ hammaddesi ile çuvalın ki, aynı değil mi?
Hatırlayın, Kuzey Irak’ta Mehmetçiğin başına geçirilen çuvalı.
Ha, boyna geçirilen, ‘Urgan’ ha, başa geçirilen çuval.
Ha, bugün örülen çoraplar.
Menşei belli!
Hepsi ithal…
Şimdi ‘Urgan’ boynumuzda.
Yaşam ile ölüm arası.
Aydınlanır mı acaba? ‘Ülkemin karası’
Üşürüm; hep ben sabaha karşı,
Ört üstümü, duymayayım postal sesini,
Emperyalizmin nefesini…
‘Ya İstiklal Ya Ölüm’
‘Size Dönmeyi Değil, Ölmeyi Emrediyorum’
‘Ne Mandası, Ne Himayesi, Beyler Bayanlar’
‘Manda Yok, Himaye Yok’
‘Bağımsızlık Bizim Karakterimizdir’…
Diyenlerin toprağında bugün.
Boğazımıza geçirilen ‘Urgan’ daha da, sıkarken bizi,
Biz neredeyiz? Kimiz? Ne oluyor bize?
Yerli miyiz, Milli miyiz? Yoksa hiç birimi?
Ne Cemaatler, ne Tarikatlar, ne Hacılar, ne Hocalar,
Derdine derman olmaz.
Geldiğinde o gün…
‘Urgan’
Boynunda,
Ve sen, hala daha uykuda…
Rant sevdası ‘Ülke’ sevdası önüne geçince,
Kişisel hırslar, bedenini, ruhunu sarınca,
Anlamazsın,
Hatta; boynuna geçirilen ‘Urganı’ sana yağlatırlar, unutma!
Urgan, alt tarafı ip ama ip değil!
Mendereslere…Deniz Gezmişlere…Erdal Eren’ lere… ve… diğerlerine bir sorun.
İp mi?
Urgan mı?
Çözemezsen, bugün boynuna dolanan ‘Urganı’
Celladın vuracak çıktığın tabureye, haberin var mı?
Coğrafya ‘Kaderdir’ diyenlere sorarım?
Atatürk’e de mi, kaderdi bu coğrafya?
Emperyalizmi, denize dökerken…
Umudum kalmadı, çocuk;
Kişisel hırslar, Vatan ve Millet sevgisinin önüne geçerken…
Uyuma! Sakın ha…
Uyandığında, azgın dalgalarda küreksiz kayıkta,
Bir oradan, bir oraya savrulacaksın, sakın unutma!
Birde; senin bağımsızlığın uğruna, toprak altında kefensiz yatanı,
Hele hele, hiç unutma…
‘Urgan’ şimdi boynumuzda,
Atanamayan öğretmenler, mühendisler…. canına kıyarken,
Ailesine ekmek götüremeyen babalar…. canına kıyarken,
Kız, erkek demeden taciz ve tecavüz edilenler…. canına kıyarken,
Kadınlar erkeklerden boşandığında, ayrıldığında…. canına kıyılırken,
Toprağın, denizin, havanın rant uğruna…. canına kıyılırken,
Eşitsizliğin, adaletsizliğin, yarattığı düzen bu ülkenin kaderimi?
‘Urgan’ cellat tarafından boynumuza geçirilmişken.
Son sözün, son dileğin nedir?
Ne, diyeceksin?
Gök girsin, kızıl çıksın,
Ok yaydan çıktımı geri dönmez,
Dikenli yollarda yürüyeceksin çocuk,
Ya, gözünden yaş damlayacak,
Yada, özgür kalacaksın…
Karar senin!
Urgan;
İp mi? Yoksa Urgan mı? Yoksa çuval mı olayım?
Diye, karar vere dursun…
Tutunacak tek dalımız, hatta yolumuz.
Bazıları telaffuz etmekten imtina etse de,
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yoludur.
Urganı kesmek senin elinde,
Korkma,
Ama
Elinde tuttuğun ip sonunda ‘URGAN’ olmasın.
Ana karnında bebeğe dolanan, kordon gibi,
Sonra seni boğmasın.
Ve celladını iyi tanı.
Sonra gözünden yaş damlamasın…
Esen Kalın.
canemregundem.com
Eylül/28/2020