Can Emre
TESADÜFLERE YER YOK
Tesadüflere Yer Yok…
Gazeteci televizyona bağlanarak, yaşadığı ülkeyi anlatırken, şöyle dedi; ‘Burada tesadüflere yer yok’. Devam etti; ‘Burada yaşayan Türklerin, yüzde 70′ ten fazlası sol iktidarlara oy’ verir. Ve şu anda bütçe, ‘180 milyar Euro’ fazla verdi dedi.
a-Burada tesadüflere yer yok.
b-Buradaki Türklerin yüzde 70′ ten fazlası, sol partilere oy veriyor.
c-Bütçe 180 Milyar Euro fazla verdi.
Neresi burası? Almanya. Merkel’in ülkesi.
Yani, 2.Dünya Savaşında, yerle yeksan olan bir ülke.
Yüzlerce, Alman Markası bugün dünya üzerinde, hakimiyetini sürdürüyor. Yine bu anlamda, Avrupa’nın en güçlü ülkesi. Gazeteci; burada tesadüflere yer yok derken, aslında şuna değiniyor, atıfta bulunuyordu. Hurafelere, gericiliğe ve kaderciliğe yer yok diyordu. Sistem oturmuş, tamamen bilgiye, eğitime, bilime ve kurallara dayalı, dinden uzak, siyaset ile yönetiliyor diyordu…
Avrupa bizi kıskanıyor…
Biz ise özellikle, son yıllarda; siyasi, sosyal ve ekonomik anlamda, tam bir çıkmazdayız. En başta; istikrarlı ne iç, nede dış politikamız var. Hele ekonomik anlamda, bugün felaketi yaşıyoruz. Onların paraları ile bizim paramız arasındaki mesafe, neredeyse 10 katı. Zaten ülke olarak, Amerika, Avrupa ve Çin mallarını kullanıyoruz. Onun için mi kıskanmalılar? Yoksa biz mi kıskanmalıyız?
Geçmişte, her seçim döneminde, kavga ettiğimiz, Avrupa ülkesi vardı. Bu da, yurt dışında yaşana Türkleri, cezbetmek, muhafazakar duyguları üzerinden, oy toplamak için yapılırdı. Fakat Avrupa’da, özellikle kendilerini muhafazakar olarak görenler, buraya gelerek, AKP’ ye oy verdiklerini söylediklerini de biliyoruz.
Nasıl oluyor da? Türkiye’ye gelerek muhafazakarlık, din tandanslı düşünceleri ile yine muhafazakar ve ‘sağ’ tabanlı parti/partilere oy verenler, Almanya’da ‘Sol’ partilere oy veriyorlardı?
İkilem ve Algı
SSCB dağıldıktan sonra, dünyada sözde ‘Komünizm Tehdidi de’ kalktı, öyle değil mi? Ama zaten dünyada, öyle bir tehdit yoktu. Tamamen ABD’ nin bölge ülkeleri ve Avrupa’yı kontrol amaçlı, ortaya koyduğu doktrinleriydi.
Sağ’ ın karşısında elbette Sol olacaktı. Dünyada sağ iktidarlar, daha dinsel ve mistiksel, daha kapalı, sözde muhafazakarlık adı altında, hatta derin dini argümanları kullanıp, siyaset yaparken, Sol ise bunların tam karşıtı olan argümanlar, özgürlük, demokrasi, laiklik, çağdaşlık, modernlik, vatanseverlik, insan hakları, eşitlik… vs.vs. üzerinde siyaset yaptı. Bu normları savundu.
Bugün bize dayatılan; kadercilik, tanrıcılık, muhafazakarlık, siyasi İslam’ın hakimiyetindeki düzende, geçmişimizi ararken; SSCB döneminden kalma sözler ve argümanlarla; ‘Komünizm’ gelecek söylemleri, artık hem zihnimize, hem de genlerimize kazınmış oldu. 1940’tan itibaren uygulamaya konulan doktrinler öyle derin yaralar açtı ki; halen daha bugün ‘Sol’ dendiğinde, akla ‘Komünizm’ geldiği gibi. Ne garip, üzerimizden atamadığımız karabasan misali!
Aslında; yine Komünizm, Marksizm, Sosyalizm, başka bir felsefe, doktrin ve düşünce. Almanya; dil, din, mezhep temelinde, ortaya koyduğu siyasi anlayışa, serbestliğe, insan haklarına saygılı ve hoşgörü ile yaklaşan, eşitliği savunan politikaları ile ülkesindeki yaşayanlara, tamamen ‘insan odaklı’ yaklaşınca, görüldü ki, Türkiye’ ye gelerek, kendilerini muhafazakar olarak tanımlayanların, AKP’ ye oy vermesinin, tam zıttı, yaşadıkları ülkede; ‘Sol’ kesime oy vermesi, aslında acı bir şey ama orada, şunu gördüler.
Sol denilen şey aslında, Komünizm hatta Marksizm, Sosyalizm değilmiş. Sol kavramı, kendilerini muhafazakar, dinsel temada gören kişi ve kişilerin savunduklarının, tam karşıtı düşüncelermiş. Özgürlük, çeşitlilik vs..imiş.
O nedenle Almanya’daki Türklerin yüzde 70′ ten fazlası Sol partilere oy vererek, aslında kendi yaşam tarzları, dil ve dinleri, mezhepleri vs.. gibi normları da, özgürce kullanabilmeleriymiş.
Yani farkındalık, sağda yada solda değil, tamamen ‘insan’ odaklı siyaset anlayışında. Demek ki Sol değerleri savunanlar, bize dikta ettikleri gibi 1940′ tan bu yana ‘Komünizm’ yada ‘Komünist’ değilmiş. Şimdi Almanya bu değerleri savununca ve Merkel bu siyaseti uygulayınca, Komünist mi oluyor? Yada Almanya’da Komünizm, Marksizm yada Sosyalizm mi var? Ne alaka değil mi?
Bu gün Atatürk’ü aşındıran ve onu yok sayan, politikaları benimseyen ve iktidar olan yine kendilerini, muhafazakar olarak görenler yani ‘Sağ’ kesim ve partiler, daha tutucu, daha dinsel, daha baskıcı ve totaliter yapıyı savunanlar, Atatürk’ün sözde ‘Komünist’ olduğunu bile savunacak kadar, konuyu bilmedikleri gibi 1940’tan itibaren, eğitim sistemini, derdest edenlerin ve emperyalizmin sözcülüğünü yapanların, telkinleri ve oyunları, bugün geldiğimiz noktanın bitişidir.
Ne Atatürk Komünist, nede onun kurduğu sistem Komünist sistemdi. Hatta ne Marksist, ne Sosyalist ne de Leninist’ti. Hiç biri. O bize çağdaş bir Cumhuriyet, bağımsızlık, özgürlük, laiklik, insan hakları, kadın hakları, eğitimde, sağlıkta, hukukta eşitlik ve adalet….vs. tam bağımsız Türkiye bırakmıştı. Nokta.
Şimdi bize geçmişte SSCB tehdidini öne sürerek, ‘Komünizm gelecek’ söylemleri ile kandıranlar, özellikle Atatürk Türkiye’sini yok etmek için girişilen plan ve programlar ile ve yine kendilerine göre, 1950’den bu yana iktidar olan kesimler, muhafazakarlar, dinciler, siyasal İslam’ı savunanlar, hatta yeni Osmanlıcılık ve Halifecilik seviciliği yapanlar, mezar taşlarımızı okuyamıyoruz diyenler, sadece çıkarları için ‘Komünizmin’ arkasına sığındıkları apaçık ortada.
Madem böyle bir düzen istiyorsunuz, İran Demokratik Cumhuriyeti diye, bir devlet var. Yakın komşumuz. Ama adında ‘Cumhuriyet’ olduğuna aldanmayın, yönetim ‘mollalarda’ oraya gidip, en az 1 ay yaşayın bakalım?! Neden bu görüşleri savunanlar, Doğuya değil de, Batıya gittiklerin cevaplarını verebilecekler mi? Neden Avrupa’da yada Amerika’ da okumayı, yaşamayı tercih ediyorlar? Sorun onlara!?
Türkiye Cumhuriyeti Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile tesadüfler üzerine kurulmadı. Onlarca Mehmetçik, Vatansever, Milliyetçi ve Türk Halkı bu uğurda şehit oldu. Bu topraklar şehit kanları ile sulandı. O nedenle Almanya’da tesadüflere yer yok ise Genç Türkiye Cumhuriyeti kurulurken ve daha sonra 1923-1938 arası, tamamen bugün Sağ iktidarların kendileri ifade ettikleri gibi; ‘Muhafazakâr, daha tutucu ve baskıcı, dinsel ve mistiksel temalarla harmanlanmış, duyguların tam karşıtı, duygularla, bağımsızlık ve özgürlük anlayışı ile kuruldu.
Şimdi gelelim Almanya’da yaşayıp ‘ta; dil, din, mezhep ayrımı görmeden, yaşayan yurttaşların kendilerine bu özgürlükleri sağlayan ‘Sol’ partilere oy vermesine…
Onlar, Almanya’da yaşadıkları için gerçekleri görüyorlar. Özgürlüğü, eşitliği ve serbestliği yaşıyorlar. Ama işin acısı, buraya gelerek sözde muhafazakar ve din adı altında siyaset yapanlara, yani ‘Sağ Partilere’ oy vermeleri, tam bir çelişki, talihsizlik bilgisizlik ve cahilliktir.
Bunları anlatmalı, Sol diyerek Komünist denilen insanların, aslında Komünizm, Marksizm, Sosyalizm değil, tamamen Sağ jargonun, ellerinde tutuklarının tam karşısındaki düşüncelere sahip olan ve ‘bağımsızlık, özgürlük, demokrasi, insanca yaşam, insan hakları, sendikal yaşam, konuşabilen eğitimli toplum olma yönündeki istekleri ‘Komünizm’ ise ben sadece gülerim. Yok böyle bir şey.
Amerikan 6.Filoyu Dolmabahçe’de denizde dökenler ve yine Amerikan askerlerinin yanında olup, 6.Filoyu kıble yapıp, namaza duranları da gördük ve yaşadık. Bugün onlar için namaz kılanlar iktidardalar. Peki ya diğerleri…?!
İşte böyle dostlar. Almanya’dan Türkiye’ye bakmak ve sağ jargonu kullanıp, iktidar olanlar ile ülkesini seven vatanseverlerin, Cumhuriyetçilerin, Ulusalcıların, Laiklerin, Çağdaşlık ve Modernlik isteyenlerin, eşit yurttaşlık ilkesini savunanların ve en önemlisi anti emperyalistlerin, yani tam bağımsız Türkiye isteyenlerin ‘Komünist’ damgası yediği bir ülke, ama tesadüfen kurulmadı.
Eğitimin, neden 1950’den sonra derdest edildiğinin, neden ve sonuçları bugün ortada?! Üretmeyen, eğitimsiz bir toplum ve her söylenene inanan, insanlar topluluğu. Ne muhafazakarlık, ne din, nede siyaset kimsenin tekelinde değildir.
Bizde de tesadüflere yer yoktu.
Bizim ekonomimizde 1923-1938 arası çok iyiydi.
Ve insanlar bu modele aşıktı.
Cumhuriyet, Laiklik, Eşitlik, Bağımsızlık, Çağdaşlık, Modernlik, Serbestlik…vs. Atatürk ile vücut buldu. Ve devam edecekte.
Almanya ile aramızdaki tek fark,
İdealist ve yurtsever Başkomutanın, ATATÜRK’ ün aramızdan erken ayrılması. Tek fark budur. Onun neden aşındırıldığı ve Ilımlı İslam sentezi ile toplumun neden beyninin yıkandığını, anlamışsınızdır umarım. Atatürk değerlerini savunmak ‘Komünizm’ değil. Yine bu değerleri savunanlarda ‘Komünist’ değildir. Nokta…
Onlar başka kavram ve ideolojilerdir. Sonra değiniriz onlara.
Ve başka bir fark; Almanya’da Merkel markete korumasız tek başına girip, alışverişini yaparak, evine giderken. Bizde iktidar yüzlerce koruma ve onlarca araç ile hepsi (Alman Malı) arabalara binerek, markete gitmeleridir.
Bu bile önemli bir ayrıntıdır. Zenginiz ya!
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ e saygı ve minnetle.
Esen Kalın, saygılarımla.
canemregündem.com