AMERİKAN NARSİSİZM DÜNYAYA YANSIMASI
BEYAZ AMERİKA
Beyazların Hegemonyası ve Trump.
Merakla beklenen ABD seçimleri sonuçlandı ve yeni Başkan Biden, 20 Ocak’ta Trump ‘tan görevi devralacak. 8 Kasım 2016’da yapılan seçimleri kazanarak 45. Amerika Birleşik Devletleri başkanı olan Trump, özgürlükler ülkesi olarak kabul edilen Amerika’da, geçirdiği dört yıllık başkanlık döneminde, gerek içte, gerekse dışta, ‘demokrasinin’ kalitesini düşürerek, adeta ‘Beyaz Irk’ yada ‘Beyaz Amerika’ söylemleri ile Amerika’da beyaz ırkı radikalleştiren, Başkan oldu. Tabi partisi Cumhuriyetçileri de.
Yine Trump, gerçek anlamda politikacı değil, iş adamı olması nedeniyle, rakibi Biden ile girdiği seçimlerde ve özellikle Covid-19 ile mücadelede, daha dinsel ve mistiksel düşünce yapısı ile öncelikle, bu konuyu önemsememesi, kendi politikası ile daha öncede kutuplaştırdığı siyasette, hatta ilk yıllarında, yakın aile çevresi, kızı ve damadı başta olmak üzere, siyaset dışından atadığı Büyükelçiler, Bakanlar ve Kamu atamaları ile kendi kişiliği ile örtüşen ‘Narsisizm’ anlayışı ile politika sürdürmesi, bugün kendisine pahalıya patladı.
Beyaz Amerika’ mı? Yoksa daha çeşitli Amerika mı?
Bugün, Başkan Trump’ın temsil ettiği, Beyaz Amerika ile Biden’ in temsil ettiği siyah-beyaz ve çeşitliliğin, ortaklaşa paylaşımın savunulduğu, seçimlerde görüldü ki, Amerika’da Başkan Trump’ın, dört yıl boyunca ortaya koyduğu ‘Amerikan Narsisizm’ yaklaşımı, Amerikan halkını ortadan ikiye böldü. Daha din tandanslı ve muhafazakar, hatta, aşırı sağ, had safhaya çıkıp, ‘Beyaz Adamın’ üstünlüğü, savunulurken; ‘faşizm’ daha derinlere nüfus etti. Seçimlerde, katılımın yüksek olması ile birlikte ‘kutuplaşmada’ yükseldi.
Aşırı sağcılık ve muhafazakarlık, Trump’ın ‘Beyaz Irk’ yaklaşımı toplumda, ikircikli politika olarak görülürken, bunun karşısında Biden taraftarları, ‘Irkçılık karşıtı’ söylemleri ile özgürlükler temelinde, Trump’ın dört yıl boyunca yok ettiği, hatta kullanmadığı ‘Demokrasi’ söylemleri ile insan odaklı, kişi hak ve özgürlükleri anlamında, Amerikan Halkının ‘barış’ istediğini söyleyerek, zafere ulaştılar.
Ama bugün, bu anlamda; Trump’ın temsil ettiği Cumhuriyetçiler ile Biden’in temsil ettiği Demokratlar arasında, ‘Demokrasi ve İnsan Hakları’ açısından büyük bir ayrılık ve kopuş oldu. Toplum ikiye bölündü. Şimdi Biden, dört yıl boyunca, Amerikan çıkarlarını korumak için yola çıkarken, aynı zamanda içerde; Trump’ın darmadağın ettiği ‘Demokrasiyi’ yeniden dizayn etmek için kolları sıvayacak.
Trump’ın ‘Narsisizm’ anlayışının dünyaya yansıması ve Avrupa
ABD Başkanı Trump’ın, Amerikan odaklı ‘Beyaz Amerika’ tezleri, muhafazakar ve sağ odaklı politikası, dünyada olduğu kadar, hem Avrupa’da, hem de bizde, etkisini gösterdi. Avrupa bu dört yılda, aynı Amerika’da olduğu gibi, muhafazakar ve sağ anlamda, politikaların ve politikacıların güdümünde olaylar, yürüyüşler, hak ihlalleri, demokrasizlik….vs. gibi temel hak özgürlükler için mücadele etti. Fransa, Hollanda, Belçika… gibi ülkelerdeki halklar, demokrasi ve serbestlik, özgürlük temelinde, aynı Amerika’da yaşanan, gösteriler gibi gösterilere, sahne oldu.
Türkiye’ de ise
16 Nisan 2017 referandumuyla, kabul edilen ve 9 Temmuz 2018 tarihi itibarıyla uygulanmaya başlanan, Başkanlık tipi hükûmet sistemi ile birlikte TBMM’nin yetkileri kısıtlanmış, ama bunun karşısında güçlendirilmiş Cumhurbaşkanlığı sistemi ile başlayan süreçte, daha önce özelleştirme ve yabancı sermayeye satılan kurumların varlıklarının el değiştirmesi, işçilerin sosyal ve sendikal hakları, iş güvencesi, artan ve önlenemeyen enflasyon, işsizlik, basının revizyonu, tekelleşmesi, gazetecilerin işsiz kalması, demokrasizlik, işçi kıyımları, yine Trump’ın ilk dönemleri gibi Cumhurbaşkanı Hükümet sisteminde ailelerin rolü, Bakanlıklarının dağılımı ve Parlamenter Sistem’den bir kişinin karar verdiği, adeta tek adamlık sistemi ile hem AKP hem de MHP’ nin ortaklıkları ile daha muzafazakar, daha sağ ve daha dinsel, hatta, yandaşların kurdukları yeni burjuvazi sistemi ile bizde de toplum, Amerika ve Avrupa’da ki gibi ortadan ikiye bölündü, milliyetçilik, muhafazakarlık söylemleri ile.
Yine bunun yanında; sistemsel olarak dil, din, mezhep temelinde yapılan politikalar, ayrıştırmalar, siyaset ve adeta taraftarlık anlamında, din ile bölünen, bununla birlikte, Diyanetin de içinde olduğu, ‘Türklüğün’ İslamlaştırılması politikalarının derinleştirdiği yapı, muhafazakarlık ve karşıtları yada; sol ve sağ veya muhafazakarlık, anti muhafazakarlık…vs. gibi kavramlarla, Trump’ın dünyaya yaydığı ‘Milliyetçilik’ tabanındaki ‘Beyaz Amerika’ yada ‘Irk’ söylemi bizde Muhafazakarlık ile birlikte ‘Din ve Dincilik’ bunun karşıtı ise ‘Dinsizlik’ olarak, topluma enjekte edildiğinden, Türkiye Amerikan Narsisizmin, rüzgarını iliklerine kadar hissetti.
Ama;
Bugün 20 Ocak’ta 46.ABD Başkanı olacak Biden ile artık hem Amerika, hem Avrupa, hem de Türkiye, başka rüzgarların etkisi ile pruvasını düzeltecektir. Düzeltmek durumundadır, bu politika görüldüğü üzere, Amerika’ da da kabul görmedi. Sandıkta eridi. Erimek durumundaydı. Temeli ayrışmaydı ve bu görüldü!
Çünkü, dünya Amerika’da Başkan Trump’ın, dört yıl boyunca uyguladığı, Beyaz Amerika teorisi ve bunun altında yatan, dışlanmışlık en önemlisi derdest edilmiş ‘Demokrasi’ kavramı, insan hakları, hayvan hakları, çevre, doğa ve en önemlisi politik anlamda sağcılık, muhafazakarlık, kutuplaşma, yerini Biden’ in Partisi ve temsil ettiği eşitlik, çoğulculuk, demokrasi ve çeşitliliğe bırakacağı kesindir. Bizde Amerika’ya göre pruvamızı düzelteceğimize göre, daha iyi ‘Demokrasi, Hukuk, İnsan Hakları’ söylemleri, aslında, rüzgarın esmeye başladığına işaret olabilir mi?
Yoksa; hem dünya da, hem de dünyayı yöneten Amerika’da, başta ‘Irkçılık’ ‘Demokrasizlik’ ve Trump’ ın ‘Narsisizm’ bakış açısı, toplumu ikiye böldüğünden, Amerikan halkı seçimlerde, dört yıl dayanabildiği Trump’ a kapıyı gösterdi.
Trump’ın, görüp göreceği buydu!
Bence ‘Demokrasi’ kazandı.
Ve kuzeyden esen rüzgarların sesi, yavaş yavaş duyulmaya başladı. Darmadağın edilmiş demokrasinin, ayağa kalkması biraz zor olacaktır. Kazanan; Biden olurken, Trump’ ın ‘Beyaz Irk’ yada ‘Beyaz Amerika’ yani ‘Irk’ söylemli politikası da tarih oldu.
Bence ‘Irkçılık ve Faşizm’ insanlık adına en büyük suçtur. Beyaz adamın üstünlüğü değil, dünya ‘insanlarının’ eşit ve kardeş olduğudur.
Bakalım 46.ABD Başkanı Biden ile rüzgarlar nasıl esecek?
Esen kalın, saygılarımla.
NOT:
Amerika’da kaybeden ‘Irkçılık’ ile Trump olurken, Biden; ‘eşitlik ve çeşitlilik’ ile Irkçılık karşıtı ‘Demokrasi’ söylemleri ile kazandı. Burada şöyle bir ‘Paradigma’ da var. İçer de, Demokrasi, dışarda ise ‘Emperyalizm’ ile baskı, terör ve ambargolar uygulayan bir Amerika! Bunu da söylemeliyim…
canemregundem.com