Can Emre
DAR AĞACINA GİDEN YOL
Aşk Olsun Sana Çocuk Aşk Olsun
Türkiye;
10 Kasım 1938’de, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, vefatı sonrası zor bir sürece girmiş, 2.Dünya Savaşı ve sonrası; siyasi, sosyal, ekonomik anlamda, içinden çıkamadığı, kendi dışında gelişen, bazı olaylar, oldu bittiler ile karşı karşıya kalarak, geriye dönüşü olmayan yola, girmiştir.
Bu anlamda Türkiye, önce SSCB/Stalin’in tehdidi ve sözde soğuk savaş yıllarında, İnönü ile birlikte ‘Komünizm tehdidinden’ kaçmak için ‘ABD’ye ve Marshall Yardımlarına’ tutunacak, yine CHP’ den ayrılan; Bayar, Menderes ve arkadaşları, Demokrat Partiyi kurarak, İnönü ve Bayar’ın ‘tek partili sistemden, çok partili hayata geçmek’ için anlaşması sonrası, 14 Mayıs 1950 seçimlerinde, tek başına iktidara gelecektir.
Bu arada; 27 yıllık CHP iktidarı son bulup, yerine Demokrat Parti iktidara geldiğinde, yine Kore’ye asker gönderip, ülkemizin NATO’ ya girmesini sağlayarak, Atatürk’ün ulusal ordusunun, ulusal olma özelliği, yine bu tarihten sonra son bulacaktır.
NATO; aslında Amerikan’ın silahlı kanadıydı. Onun hükümleri geçerliydi.
İnönü ile alınan; Marshall Yardımları, Demokrat Parti ve Menderes ile girilen NATO konsepti sonrası, Amerikan’ın kontrolüne giren Türkiye, sadece Atatürk’ün 15 yıl Cumhurbaşkanlığı döneminde; ‘kış uykusuna yatan emperyalizm’, yeniden bizi sarıp sarmalamaya, kaldığı yerden devam edecektir.
Denizler, mavi gökyüzü ve özgür uçan martılar sever…
1960 darbesi ile Türkiye, yeni bir yola girerken, bu durumdan sonra ortaya çıkan, Amerikan karşıtlığı, yine 1960-1970 arası, üniversitelerin gelişmesi, okuyan öğrencilerin bilinçli, donanımlı ve Atatürk’ün Türkiye’yi emanet ettiği, bağımsızlık ve özgürlük bilinci ile yetişmiş, özgürlükçü gençler;
Dünyada gelişen, sol ve sosyalist hareketler, artan Amerikan karşıtlığı eylemler, ülkemizde de, görülmeye başlandığı yıllardı. Özellikle; hem bizde, hemde dünyada, 68 kuşağı, bu anlamda savaş yerine barış istiyor, daha fazla özgürlük, daha iyi eğitim ve daha iyi yaşam koşulları isteyerek, iktidarları zorluyordu.
Bizde ise Demokrat Partinin yarattığı baskı, tehdit, basının susturulması. Vs… gibi nedenlerle, muhafazakar ve sağ tandanslı siyasetinin, ülkeyi getirdiği durum; önce siyasette, ‘1950-1960’ arası, darbe sonrası ise ‘1960-1970’ arası Üniversitelerde protesto edilmeye başladığı andan itibaren, gençleri adeta bir ‘orkestra şefi’ gibi yöneten, Deniz Gezmiş, sahne alacaktı.
Anti emperyalist ve anti Amerikancı 68 Kuşağı ve Deniz Gezmiş
Tüm dünyayı kasıp kavuran, ’68 olaylarının da etkisiyle, Türkiye’de toplumsal muhalefetin, giderek güçlendiği yıllardı. Türkiye İşçi Partisi meclise, milletvekilleri soktu, birbiri ardına, devrimci örgütler ve partiler kuruldu.
Sendika, toplu sözleşme ve grev hakları, toplumun bilinçlenmesi ve sol hareketin güçlenmesi ile birlikte, Deniz Gezmiş’te o dönemde, Hüseyin İnan, Yusuf Aslan, Mahir Çayan gibi anti Amerikancı gençler eylemleri, söylemleri ile Amerika’ya, adeta kafa tutarak, eylemlerinde açtıkları ‘Go Home Amerika’ pankartları ile açık açık, Amerika’yı ülkede istemiyorlardı.
Deniz üstü köpürür
Deniz Gezmiş ve arkadaşları, aynı zamanda Mahir Çayan kuşağı da; devrimciliğin içeride, emek ve sermaye çelişkisi üzerinden gelen, baskıyı iyi biliyor, sınıflar arası çıkar çatışması, devrimci mücadelenin temelini oluşturuyordu. Bu yüzden Deniz Gezmiş ve arkadaşları, üretici sınıflar olan işçilerle, köylülerin, yanında yer alıyorlardı.
Türkiye bu kez, Atatürk sonrası yine emperyalizm ile sarıp sarmalanırken, Deniz Gezmiş ve onun düşünceleri ile aynı hedefe yürüyen gençler; Türkiye’nin, emperyalizme karşı da, milli kurtuluş savaşını, tamamlaması gerektiğine inanıyordu.
Çünkü Amerika, devlet içinde devlet haline gelmiş, Orduyu ve siyaseti kontrol altına almış, bizi de yok etmek üzere, ‘Amerikan Oyunlarına’ başlamıştı.
Daha önce, Atatürk gibi emperyalizm ile mücadele etmek, onları ülkeden kovmak, Deniz Gezmiş-Mahir Çayan kuşağının, hedefleri arasında yer alırken, bu gençlerde emperyalizmin hedefindeydi.
Çarpışacak güçler belliydi.
Çağdaş, modern, bağımsızlık-özgürlük ve daha iyi yaşam isteyen, antiamerikancı gençler ile hükümet yada, NATO konsepti içinde yetişen ‘bazı subayların’ darbeleri içselleştirerek, 1960 darbesi gibi bir darbe ile yada, baskı ve tehdit ile bu işi, bitirmek istiyordu.
Amerika, Türkiye’yi sömürürken, egemen tabaka da halkı sömürüyordu. Kurtuluş için emperyalizm ile mücadele etmek ancak, ‘devrimci teoriyle’ mücadele ile olurdu.
Emekçileri acımasızca sömüren, kapitalist düzene ve onun yarattığı dünyayı, sermayeyi, kullanarak sömüren emperyalizme karşı mücadele etmek, devrimci kuşağın, benimsediği yöntemdi.
Deniz Gezmiş ve onun arkadaşları da bu yolu benimsediler.
Mücadele etmek…
Bu güne kadar, Deniz Gezmiş ve arkadaşları için çok yazıldı, haberler yapıldı. İdamları tartışıldı. Türkiye; her 10 yılda bir yapılan darbelerle, ülkemizde ‘dar ağaçları’ kuruldu.
7 Mayıs 1830′ da Osmanlı ile imzaladığı Seyri Sefa-in Ticaret Anlaşması giren Amerika, Ulusal Kurtuluş Savaşına kadar, bu topraklarda kaldı. Atatürk’ün yeni Türkiye Cumhuriyeti ile ‘kış uykusuna yatan emperyalizm’ onun vefatı ile 11 Kasım 1938’de, yattığı kış uykusundan uyanıp, kaldığı yerden devam etti.
1960-1971 ve 1980 darbeleri ile NATO’ da eğitim görmüş ‘bazı subaylar’ darbeleri içselleştirerek, Türkiye’ yi kendilerinin kontrolünden çıkmasını engelledi. Buna en iyi örnek, 68 kuşağı ve onun lideri Deniz Gezmiş ve arkadaşları oldu. İdamlar…
Onlar,
Antikapitalist, antiamerikancı, Türk Halkının özgür, bağımsız ve kendi kararlarını kendileri verebilen, bireyler olmasını isteyen, bağımsızlık, özgürlük için halkçı, emekçi ve ezilen kesimin temsilcisiydi.
Atatürk sonrası Türkiye’yi, Truman Doktrini ve Marshall Yardımları ile ele geçiren, yine NATO ile bizi kontrol eden Amerika, ülkesinde emperyalizmi istemeyen, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını; cezalandırmak istiyordu.
Çünkü ülkede, Amerikan karşıtlığı eylemler had safhadaydı.
Bir şeyler yapılmalıydı. Deniz Gezmiş ve Arkadaşları Susturulmalıydı?
1965’ten sonra, Türkiye’de gelişen gençlik hareketinin en önemli liderlerinden ve Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO)’nun kurucu ve yöneticilerinden, Deniz Gezmiş, hakkında verilen tutuklama kararları ile Sivas’ta tutuklanmasının ardından; 16 Temmuz 1971 günü Altındağ Veteriner Okulu Binası’nda Tuğgeneral Ali Elverdi Başkanlığında, Baki Tuğ savcılığında, Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 1 no’lu Mahkemesi’nde başladı ve 9 Ekim 1971 günü mahkemesi bitti.
Deniz ve arkadaşları 16 Temmuz 1971’de başlayan THKO-1 Davası’nda TCK’nin 146.maddesini ihlal ettiği gerekçesiyle, 9 Ekim 1971’de 146/1 maddesi uyarınca idam cezasına çarptırıldı. Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan ile birlikte 6 Mayıs 1972 tarihinde, gece 1:00-3:00 arası, Ankara Merkez Kapalı Cezaevi’nde asılarak idam edildi.
İdama, tanık olan avukatı Halit Çelenk’e göre ise son sözleri ‘Yaşasın tam bağımsız Türkiye’ idi.
Dar Ağacına Giden Yol
Türkiye, hep emperyalizmin hedefinde olan bir ülkeydi.
Neden?
Türkiye; Asya’yı Avrupa’ya birbirine bağlayan, tarıma elverişli topraklar, değerli su ve enerji kaynakları yine iç denizi boğazları ile dünyada yaşanacak, en korunaklı bölge, eski Mezopotamya toprakları üzerinde bulunan, harika bir ülkedir.
İkinci kez, ülkemize giren Amerika bu kez işini şansa bırakmak istemiyordu.
O nedenle; 68 kuşağının ilerici ve devrimci gençleri; Amerika’ya karşı tavırları, karşı gelmeleri ve antiamerikancı eylemleri, daha fazla ülkede ses getirmesin, emperyalist ve sömürgeci planları, sekteye uğramaması için dönemin antiamerikancı gençleri, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını ‘dar ağacına’ gidene kadar, peşlerini bırakmamıştı.
1960-1971 ve 1980 darbeleri, Türk Siyasi hayatının kara lekeleridir.
Amerika’yı ülkede istemeyen, onlara pankartlar açarak, ‘Go Home Amerika’ diyenler, cezalarını dar ağaçlarında ödemişlerdir… Bu Türkiye’nin kaderi olmuştur. Darbeler, idamlar…
Bugün; Deniz Gezmiş’i sözde Komünist diye yaftalayanlar, Komünizmin ile bağdaştıranlar, yaşanılan dönemi bilmedikleri gibi, İnönü’yü, Komünizm Tehdidi algısı ile Marshall Yardımlarını almasını sağlayanlar,
Yine; Menderes’in NATO’ ya girmesini isteyenler,
Hatta CHP’ den ayrılarak, Demokrat Partiyi kuran; Bayar, Menderes ve arkadaşları Atatürk’ün kurduğu ve yürüdüğü hedeften sapmayıp, başka yollara girmeseydiler; bu olaylar yaşanmayacaktı.
Deniz Gezmiş ve arkadaşları hatta Türkiye’deki tüm antiamerikancı gençler; yine Türkiye’nin ‘Tam Bağımsızlığını’ istiyordu. Aynen Türkiye’nin, Ulusal Kurtuluş Savaşını kazanıp, tam bağımsız olması gibi.
Amerika karşıtlığını, yine Amerikan’ın emperyal ve sömürgeci hedeflerle, ülkelerini parçalamasını şiddetle ret edip, mücadele etmeleri, 1971 askeri muhtırası ile son bulup;
Bunun, bedelini Dar Ağacına giderek ödediler.
Son sözleri;
‘ Tam Bağımsız Türkiye ‘ oldu.
Evet,
Tam bağımsız Türkiye…
Aşk olsun sana, aşk olsun; çocuk…
Yaşadığımız coğrafya;
Seni de, dar ağacında buldu.
canemregundem.com