Can EMRE
ORTA DOĞU VE DÜNYA
Yeni Dünya Düzeni ‘New World Order’
Bugün ülke olarak yaşadığımız sorunlar Uluslararası anlamda ilişkiler hem siyasi, hem ekonomik, hem de askeri anlamda bizi yıpratırken; ülke olarak hepimizin bu gelişmeler sonucunda, yaşadığı ‘Gelecek Kaygısı’ sendromu, toplumun tüm katmanını sarıp sarmalamış durumda.
Her birimiz, birbirimize soruyoruz.
Ne oluyor? Neler oluyor?
Yaşanan yeni gelişmeler, Uluslararası ilişkiler, ekonomik nedenler ve kırılganlıklar ile birlikte, son zamanlarda artan kontrolsüz mülteci akını sorunu, ‘Acaba demografik yapımız mı değişiyor?’ Kaygılarını da beraberinde getiriyor.
Biliyorsunuz ki; coğrafya anlamında Asya ve Avrupa’ya köprü ülkemiz, bunun yanında verimli toprakları, değerli su ve yer altı kaynakları ile bölgesinde önemli bir ülke. Keza, Orta Doğu Coğrafyasında tek laik Cumhuriyet.
Bugün Amerika’nın ‘Orta Doğuda’ yürüttüğü vekalet savaşı ( proxy war ) 2. Dünya Savaşı sonrası bölgede İngilizlerin yerine ‘Dünya Jandarmalığına’ soyunması 1800’lü yıllardan itibarena açık denizlere açılarak önce ‘Ticaret’ daha sonra ‘Sömürgecilik’ kaygılarıyla dünyayı çevrelemeye başlayan Amerika, bugün bu politikasını daha da tırmandırarak, Orta Doğu’yu kan gölüne çevirmiştir.
Daha önce Çarlık Rusya’ nın yıkılışı sonrası kurulan, SSCB ve yine 1990′ lı yılların başında varlığının son bulması ile bölünerek farklılaşan coğrafya, 1948′ de Tel-Aviv’de Yahudi Milli Konseyinin ortaya çıkışı ile gerçekleşen İsrail’ in kurulması, mistiksel ve dinsel anlamda;
Yahudilik, Hristiyanlık ve İslamiyet’e beşiklik yapmış bu kadim topraklar, bugün değil geçmişten bu yana; önce dinsel, bugün ise petrol, doğalgaz gibi enerji kaynaklarının yanıda birde dinsel ve mistiksel anlamda bölgede İsrail’in genişlemesi, büyümesi ve daha da güçlenmesi anlamında önemli bir misyonu da temsil etmektedir.
Tüm yaşananlar, ekonomik ve sömürü ile birlikte yeni bir güç ve yeni bir düzeni işaret eder. Aynı zamanda dinsel anlamda da; Yahudilerin inancı gereği bu topraklar onlara vadedilmiş topraklar olup; bölgede yine Yahudi bir Kralın hüküm süreceği ve bu anlamda kendilerinin de güç merkezinin olduğunu kabul ederler.
Bunun yanında; Orta Doğu, her ne kadar gelecekte veya bu yüzyılın sonucunda yaşanacak ‘Küresel İklim Felaketi’ (Kuzey kutbunda buzulların erimesi ile yaşanacak süreç/felaket) öncesi, tamamen bugün dünya Jandarmalığına soyunmuş ve yine dünyada, başat güç olan Amerika’ nın yürüttüğü vekalet savaşı ekonomik, siyasi ve güç anlamında;
2004′ de ABD Başkanı Bush’un ortaya koyduğu yeni dünya düzeni paradigması ‘New World Order’ yani Büyük Ortadoğu Projesi ‘BOP’ politikalarının bizi getirdiği noktadır. BOP, dağılan SSCB’ den sonra ve soğuk savaş dönemi sonrası, Amerikan’ in bölgede yalnızlaşması ile başlayan süreçte; Orta Doğu da oluşacak kriz ve savaşlarla, ‘Ulus Devletlerin’ son bularak, yeni bir hegemonyanın başlama sürecidir.
Amerikan’ nın Orta Doğu ve Uzak Asya’ ya kadar egemenliğini sağlayan proje olan BOP, yine Amerikan’ nın NATO konseptiyle kontrol ettiği dünya da, bölgesel ve kıtasal anlamda egemenliğinin devamı niteliğindedir.
Bugün Orta Doğunun yanması, masum insanların ölmesi ve yaşanan göçler, bu politikanın eseridir.
BOP…
Bugün ise bu proje bizi de tehdit ederken, sınırlarımız da yaşananlar, coğrafi konum, jeopolitik ve jeostratejik açıdan önemli bir bölgede (Asya ve Avrupa’ ya köprü) olan ülkemiz; siyasi, sosyal, ekonomik anlamda deformasyon yaşarken, aynı zamanda önce Suriye, bugün ise Afgan, Irak, Tacik…vs. gibi bölgesel anlamda, bu projenin ortaya koyduğu kaos ortamı ile mülteci olarak gelenlerin, ülkemizin; demografik yapısı ile birlikte siyasi, ekonomik ve kültürel anlamda bozulması ile karşı karşıyadır.
Orta Doğu’da yaşayan ve bugün kabul ettiğimiz halklar/insanlar, aslında kendi aralarında da bölünmüş, dil, din ve mezhep üçgeninde parçalanmış topluluklar olup;
Dünya ya ticaret ve sömürü kaygıları ile açılan İngiliz ve Amerikalıların, Orta Doğu anlamında enerjiyi (petrol-doğalgaz) belli başlı aileler ile kullanıp diğer insanların ve halkların sömürülmesi için bölgede, kaos ve savaşlar ile ortaya koydukları sert, acımasız emperyalizm odaklı yok etme politikaları, bugün bizi de yakından tehdit etmektedir.
Yaşadığımız süreçte Orta Doğu’da dağılmış, parçalanmış ve emperyalizm tarafından sömürülen halklar, yine daha önce emperyalizm tarafından, haritaları çizilmiş olan Ortadoğu coğrafyası; ikinci dünya savaşı sonrası varlığı ile egemen olan petrol nedeniyle yakıp yıkılan coğrafya, artık ülkemizi de tehdit ederek, demografik yapımızı bozarak ‘Ulus Devleti’ kavramımızı ve kimliğimizi yok edecek nitelikte ve kararlılıktadır.
Bugün büyük ortadoğu projesi yani BOP’un nihai hedefi, ekonomik çıkarlarla sömürü olup, ulus devletlerin parçalanarak küçük parçalara ayrılmış şekliyle yönetilmek üzere, birinci Dünya savaşı sonrası ABD’nin 28. başkanı Woodrow Wilson ‘in ortaya koyduğu ‘Wilson İlkeleri ile Delf Determinasyonun’ ilgili maddeleri gereğince, devlet içindeki azınlıkların kendi özgürlüklerini ve yaşamsal haklarını belirlemesi, aynı zamanda ikinci dünya savaşı sonrası 33. Başkan Truman in ortaya koyduğu, ‘Truman doktrini ve Marshall Yardımları’ ile başlayan süreç;
Aynı zamanda; Atatürk’ün vefatı sonrası değişen konjonktür ve yaşanan siyasi, sosyal ve ekonomik süreçlerin sonucu olarak, 1950 den sonra değişen ve CHP’nin 27 yıllık iktidarının son bulduğu süreç ile birlikte; Demokrat Parti’nin iktidara gelerek İnönü ile birlikte Marshall Yardımlarını almamız ve Menderes ile birlikte NATO konseptine dahil olmamız, Türkiye’nin Amerikan hegemonyasına girişi ve bu hegemonyada deformasyon yaşadığı süreçlerdir.
Ortadoğu da bugün yaşanan savaş, kan, gözyaşı ve kaos; 2004’te güncellenen Büyük Ortadoğu Projesi yani BOP’un bugün, bizi getirdiği son noktadır. Bu coğrafyada geçmişten günümüze değin yaşanan ‘Proxy War’ da bunun yansımasıdır.
Terör, cemaatler, siyasi ve ekonomi istikrarsızlık, ekonominin dibe çökmesi, demografik yapımızı bozacak mülteci akınları ve hareketleri; Atatürk Cumhuriyeti ve ilkelerinin aşındırılması tamamen, BOP’ un ülkemiz üzerindeki etkileridir. O nedenle bugün yaşanan vekalet savaşları ve mülteci akınları, planlı ve programlı bir süreç olup; ülkemizin bekası açısından büyük tehdit teşkil etmektedir.
Avrupa ve dünyada küresel bir savaş yokken, yine Avrupa, refah içinde yaşarken, biz niçin bugün ekonomik istikrarsızlık ve gelecek kaygısı yaşıyoruz?
Paramız, Euro ve Dolar karşısında son yılların en kötü dönemini neden yaşıyor?
Enflasyon yüksek, alım gücü düşük ve toplum siyasi, sosyal ve ekonomik istikrarsızlık yaşarken, sınırlarımız niçin delik deşik ediliyor?
İktidarın yarattığı ‘Burjuvazi’ zenginleşirken, halk neden çaresizlik yaşıyor?
Bunların cevapları ve yaşananlar politika, siyaset ve ekonomi üçgeninde saklıdır. Aynı zamanda dünyayı yedi bölgeye ayırıp NATO ile yöneten Amerika, burada baş aktördür.
Şimdi düşünelim? Neden mülteci sorunları ve ekonomik istikrarsızlıkla karşı karşıyayız?
Bölgemiz yani Orta Doğu Coğrafyası kuşatılırken, bunun ateşi bizde neden hissediliyor? Biz bunun acısını neden çekiyoruz?
Elbetti ki; Büyük Orta Doğu Projesi yani BOP ve Yeni Dünya Düzeni Politikası, diğer adıyla ‘New World Order’ by gün yaşananların gerçeğidir.
O nedenle BOP; yıkım ve yok etme politikası ve projesidir.
“Bir küçük not;
İkinci dünya savaşı sonrası oluşan soğuk savaş dönemi ve SSCB nın komünizm tehdidi algısı aslında, Amerika ve Rusya’nın karşılıklı savaş halinde olma istekleri ve hareketleri, tamamen hayali ve kurgu bir düşman stratejisi olup; ABD ve Rusya, aslında, bir ailenin ikiz çocukları gibidir.