Can Emre
YAĞMUR BİLE DURDURAMADI
Kapıdağ Turu
Cumartesi gecesi, hazırlıklarımı yaparak saatimin alarmını, 06.30’a kurduktan sonra zamanın ve uykunun, nasıl geçtiğini anlamadan; alarm 06.30’da haydi kalk, bugün önemli bir gün.
11 Aralık, “Dağcılık Günü” etkinleri için bu sabah, “12 Aralık’ta” Balıkesir ve Gönen’den dostların gelecek, hep birlikte Kapıdağ’da “Dağ Gününü” kutlayacaksınız dercesine; haydi çabuk uyan, marşları ile yatağımdan doğrulurken;
Çalan sirenleri, bir hışımda kapatıp; yerine hazırlanırken, şöyle güzel bir müzik çalsın, uyanayım edasıyla, power fm bastığımda; Mazhar-Fuat-Özkan’dan “Yağmur Var İstanbul’da” sözleri ile başlayan, şarkıyı duymaya başlayınca; eh işte..!
Hem hava durumu, yağmur yağacağını söylüyor; hem Kadri Civan, Bandak grubuna mesaj atarak, ‘arkadaşlar hava yağmurlu’ olacak, yağmurluklarınızı almayı unutmayın sözlerinin ardından, MFÖ ise ‘Yağmur Var İstanbul’da’ diyerek, aslında şu mesajı veriyordu.
Yağmur var Kapıdağ’da…!
Yağmurlu bir güne uyanıp, yağmurda arabaya binerek, yine yağmurda; Bandırma’dan kalkarak, Kapıdağ Yarımadası, Yukarı Yapıcı köyüne vardığımızda, yine yağmurdan arabamızdan inemeyerek, dostlarımızı beklerken;
Balıkesir’den Baldak Balıkesir, Gönen’ den Artema-Yolu ve biz Bandak yağmurlu bir havada, ‘Dağ Gününü’ kutlamak için yola koyulduk, mutlulukla…
Az gittik, uz gittik, dere tepe düz gittik, ağaçlar, bitkiler ve diğer canlılar, artık kış sezonunun kıyafetlerini, giymeye başlamıştı.
Yapraklar solmuş, dallar kırılmış, bitki örtüsü adeta koyu kahverengi elbiselerini giyerek, yağan yağmurla birlikte; toprakta kaygan, ağır, yer yer killi ve balçık edasında, bizlere dağ gününü kutlamak için yola çıkanlara, sürpriz yapmak istercesine;
Kimi zaman, duran yağmurla nefes alarak, etrafımıza baktığımızda; dağların dorukları sisli, bastığımız toprak ve patikalar, bize yeni numaralarını göstermek isteyen; akrobatlar yada, sihirbazlar gibi oyun oynayacağını müjdelerken, bundan nasibini alanda, ilk ben oluyordum.
Geçen hafta bir dostumuz, yaprakların üzerine bastığında, oluşan obruğa dalarken, çukuru kapatmak için, koca ağaç kütük bile, onu kapatmaya yetmemişti.
Bu kez ben, su birikintisine bastığımda ise derin ve içi kaya dolu suya girerek, MFÖ nın ‘Yağmur Var İstanbul’da’ şarkısı, “Kağıdağ’da Yağmur Var” sözlerine dönüşürken, ilk suyla tanışan ve ben oldum.
Ayaklarım biraz çamur banyosu yapmıştı. O kadar..!
Olsun, inatçıydım, yürüyecektim;
Hatta, önce söylenildiği üzere; Manastıra gidileceğinden, merak ettiğim için yanımdaki dostlarıma, şöyle diyordum.
‘Bu kez yanımda iki adet mum getirdim’ merak ediyorum, mum dikeceğim, tarihi ve asırlık binayı;
Koruyamadığımız tarihi mirası, doğayı, çevreyi katlettiğimiz için, yakın plan çekmek ve görmek için sulara ve çamurlara bata çıka yürürken, langada şelalesi ve kapıdağ ormanının içinde, ayak izlerimizi bırakarak yürürken, rotamızın değiştiğini duymak; hem beni, hemde çantamdaki mumları üzmüş olacak ki; mola da, çantamı açıp baktığımda, yağmur rotamızı değiştirdiği gibi; mumları da eritmişti.
Ah yağmur ah…!
Çevre ise yine her zaman ki gibi, ‘Doğa Sevmeyenlerin’ hışmına uğramış;
Poşetler, bira şişeleri, çöpler, araba lastikleri, plastik kaplar…vs…gibi deniz dipleri, nasıl çöp yığını ve bunun sonunda, “Müsilaj” patlamışsa; kirlenen doğa ve çevre ile suyumuz ve doğamız da, Müsilaj gibi bu kirliliğin sonucunda, bize oyununu oynayacaktır, yakın zamanda…
Yola koyulduk yine…!
Ama yenilmeyecektik sana, Balıkesir ve Gönen’li güzel dostlarımız ile.
Yenilmedikte…
Dereleri geçtik. Küçük su birikintilerinden atladık, ağaçlardan süzülen yağmurlar, kirpiklerimizden aksa da, gözlüklerimiz buhar yapsa da;
Yeni yıl ağaçlarını süsleyen, kırmızı yeni yıl çiçekleri, çamur, batak ve kilolarca ağırlığa rağmen, ayaklarımız artık isyan etse de,
Onlar; içimizi ısıtan, sade Türk Kahvesinin yanında, ikram edilen, bitter çikolata misali, ağzımızda değil, ama yüreğimizde harika bir tat bırakarak, Balıkesir ve Gönenli dağcı dostlarımızla muhabbet ederek;
Hatta sona varırken, Ballı Pınar yolunda, geçtiğimiz küçük su birikintisinin hemen yanında, koca bir ağaca asıl “SATILIK” yazısı ve üzerinde ‘Şelale’ yazan tabela ile gülüp eğlenirken, aslında yürüyüş sonunda yaşadığımız ironi ve muhabbet, dostluk ve takımdaşlık ruhu;
Ballı pınarda, Bandak’ın; kek ve meyve suyu ikramı ile içilen sıcak çaylar ve sıcak muhabbetler ile “Yağmurlu” Kapıdağ turu yerine güzel duygularla yürünen ve 11 Aralık Dağcılık Günü için, bir araya gelen, Bandırma, Balıkesir ve Gönenli dostlarla, yeni maceralara bırakacak, yeni köprüler atılmış olarak, yeni maceralarda buluşmak üzere, arabalara binerek Bandırma’ya geldiğimizde, yine bizi ‘Yağmur’ bekliyordu.
Olsun, her şey çok güzel ve özeldi.
Yağmur bile durduramadı bizi…!
canemregundem.com