Can Emre
KARDA ÇOCUKLAR GİBİYDİK
BANDAK İLE KAPIDAĞ TURU
Bu hafta, üçüncü gezi turumu yapıyorum BANDAK ile. Pruvamız Kapıdağ/Damkaya. Bandırma’dan Kapıdağ’ın, o ‘heybetli’ yapısına bakıp ta, ahh keşke bende, karlı dağlarda olsaydım diyenlerin, imrenerek bakanların iç geçirdiği, muazzam coğrafya, biz doğa severleri kalbinin içine çekerek, soğuk ve yer yer, diz boyunda olan kar kalınlığı ve zorlu tabiatına rağmen, bize el ediyordu. Buna cevap vermesek olmazdı!
Davet ediyordu kalbi bizi; gelin hep birlikte sohbet edelim, gülelim, eğlenelim. Sadece beni güzel ve sıcak bir havada, yada yağmurda ziyaret etmeyin, yeşilden sarıya, daha sonra kahverengiye dönen ve son olarak, döngümü beyaz elbiselerimle taçlandırdığımda, hep beraber ‘Çocuklar Gibi Coşalım’ sözlerini fısıldıyordu kulağıma.
Akşamdan sabaha, sabahtan Yukarıyapıcıya çıkıncaya kadar, önce dostları görmenin mutluluğu, daha sonra Kapıdağ’ın kalbine doğru yürüyüşümüz ile kulağıma, yukarılara çıktıkça; ‘Hoş geldiniz, şimdi mutluyum’ sözleri yankılanmaya başlayınca; bende bu seslere karşılıksız kalamadım. Enerjisi yüksek dostlarımla, adeta çocuklar gibi coşmaya başlayan, grubumuz ile sana’ geliyoruz diyerek, cevaplıyordum…
DAMKAYA’YA YOLCULUK
Yukarıyapıcıdan yola çıktığımıza soğuk artarken, yine daha yükseklerde ve zirvede, keskin bir ayaz, bize hoş geldin diyordu. Biz, Türk ekonomisi gibi Damkaya’ya tırmanmak için patika ve ağaçlıkların arasından süzülerek, ‘Ormanın Kalbinde’ kar ile karşılaştığımızda, ekonomi ve iktisat bilimine göre değil, kafasına göre ‘Türk Sistemi’ yaratıyoruz diyenlere inat; Bandak Gurubu, Adem Bey rehberliğinde, düzgün, kararlı, Dağcılık sistemine ve onun kurallarına göre yürüyerek, adeta dağlarda sorunsuz ilerliyorduk.
Kah zirve yolunda, kah ağaçlıklar arasında, kah sulardan ve dizimize kadar battığımız kar’da, ekonomi gibi inişli çıkışlı, önümüzü göremeden, insanlarımızın çaresizliği ve belirsizliğine rağmen, kararlı adımlarla, aramıza katılan, enerjisi yüksek dostlarımızla, hatta aramızda şakalaşarak, şarkı yada marş söyleyelim mi? Muhabbetleri ile yürüdük, yürüdük, yürüdük…
Kar yağmış ama sadece, zirvelerdeki ağaçlarda karlar, dallarına tutunup, beyaz örtüsünü yaprakların üzerine ‘gelin tacı’ gibi örttüğünü gözlemlediğimiz yolda, ine çıka, karlara batarak yürürken, hepimiz fotoğraf makinelerimizin deklanşörüne basarak yaşadığımız anları, kare kare hafızamıza alıyorduk.
Yavaş yavaş, Damkaya zirve yoluna girdiğimizde; kar kalınlığı artmış, adeta dizlerimize kadar kar yığınlarının ve Yukarıyapıcıdan itibaren, bize eşlik eden ve kendisine yaşam merkezi olarak, dağları seçen köpekler ile yukarıya tırmandıkça;
Zorluklar, dik yamaç ve kar kalınlığı, bazı dostlarımızı zorlarken, benim daha önce, sağ ayak lifimin kopması ve uzun bir rehabilitasyon süreci geçirmiş olmamam rağmen; ilk iki gezide, hatta geçen hafta, iliklerimize kadar ıslanmamıza rağmen, bu kez diz boyundaki kar ve tırmanış esnasında batonla da olsa, beni zorlaması kayda değer bir olaydı.
Sık sık durarak dinlenmeme rağmen, sağ olsun dostlarım ‘önce sağlık diyerek’ Damkaya zirvesine 600-700 metre kala, zirveye yakın bir yerde mola vererek, yanımızda getirdiğimiz kumanyaları tüketip, enerji depolarken; bu kez pruvamızı, Yukarıyapıcı köyüne doğru çevirip, karlarda çocuklar gibi yuvarlanıp, oyunlar oynadık…
Ormanın derinliklerinde; kar ve doğal güzelliklerin, bol enerjinin kokusunu ciğerlerimize çekerek, yüksek enerjili arkadaşlarımızın bize kattığı, takımdaşlık ve arkadaşlık ruhu ile ekonomimizin son aylarda, raydan çıkmasına ve değişik rotalara girerek, bizi belirsizlik içine soktuğu bu dönemden sıyrılıp, biz ekip olarak kardan çıkarak, ama bilinçli yolculuk ve takımdaşlık ruhu ile kaybolmadan, rotamızdan çıkmadan, dostlarla ilk çıktığımız rotaya sorunsuz döndük.
Yukarıyapıcı köyüne vardığımızda, buz kesen ellerimiz ve ayaklarımızı kahvehanede sıcak bir sobanın yanında, yine sıcak çaylarımızı yudumlayarak, anılarımızı paylaşıp, dostluklarımızı pekiştirirken, sezonun ilk karında yine Kapıdağ’da;
Karla tanışıp, onun gelin duvağı gibi örttüğü zirvede, yine onun mutluluğunu paylaşarak, geri dönerken, arkama baktığımda, bana teşekkür eden Kapıdağ ve karlar, adeta bizim ayrılışımıza hüzünlenircesine erimeye başlıyordu.
Güzel bir gün, bol enerji, karla ilk buluşma, yeni dostlar tanıma, Bandak ile olmak; pazar günlerinin, benim için vazgeçilmez ritüelleri arasına girerek, her hafta, bir sonraki haftayı iple çekmeme, neden oluyordu.
Tabi; özel işler, sağlık ve içinde bulunduğum aynı zamanda destek verdiğim özel derneklerin aktiviteleri çakışmadıktan sonra;
Dostlarım ile yürümeye devam.
Hepinize selamlar…
Sağlıcakla kalın.
Sevgi ve saygılarımla.
canemregundem.com