RUSYA-UKRAYNA NEDEN SAVAŞIYOR
ANALİZ
Devletlerin siyasi, ekonomik, sosyal ve demografik tüm yapı ve unsurları üzerinde etkili olan hatta bu yapıları belirleyen jeopolitik konum, bütün tarihsel süreçler boyunca önemli olduğu gibi; içinde bulunduğumuz 21. yüzyılda da önemini korumaya devam etmektedir.
Günümüzde, bu etki ve önemin en önemli örneği başta ‘Rusya’ olmak üzere; ‘Rusya-Ukrayna’ arasındaki savaşta net bir şekilde, görülebilmektedir.
İçinde bulunduğu coğrafi konum ve bu coğrafi konumun getirdiği olumlu ve olumsuz sonuçlar gereği Rusya; jeopolitik konumun en önemli unsurlarından biri olan ‘devlet sınırları’ ve bu sınırların iç ve dış güvenliğine karşı, ekstra önlem almak zorunda kalmış; yüzyıllar boyunca uyguladığı tüm politikaları da ‘Güvenlik’ kavramı üzerinde kurmuştur.
Tarih boyunca bu coğrafyada kurulan tüm ‘Rus kökenli’ devletlerin adeta bir geleneği haline gelen ‘sınırları koruma’ ve ‘devletin varlığının devamını sağlama’ tabanlı iç ve dış güvenlik politikaları, doğal olarak Rusya’nın uzak ve yakın periferinde (perifer, devletlerin uzak ve yakın çevresinde bulunan diğer tüm devletleri ve bu devletlerin faaliyetlerini ifade etmektedir.) bulunan tüm devletleri, yakından ilgilendirmiştir. Sınırları korumak kaygısıyla hareket eden Rusya’nın, tüm iç ve dış politikalarının doğurduğu olumsuz sonuçlardan ise; coğrafi konum olarak oldukça stratejik bir konumda bulunan Ukrayna etkilenmiştir.
Bunun en önemli sebebini, sınırlarına ve devletin varlığının devamına ilişkin en büyük tehdit unsuru olarak Batı Avrupa ve ABD’yi gören Rusya’nın aldığı sert ve genellikle savunmacı; tehdit unsurları gördüğünde saldırgan olan politikaları, oluşturmaktadır.
Rusya devlet başkanı Vladimir Putin’in, Rusya’nın NATO’yu birincil tehdit ve Batı Avrupa ülkelerini de sınırlarına karşı bir tehdit olarak gördüklerini ifade ettiği açıklamalarından sonra; Ukrayna Rusya için hayati önemini arttırmaya devam etmiştir. Ukrayna’yı Batı Avrupa devletlerinden Rusya sınırlarına yönelik doğrudan bir tehdit karşısında kullanılacak ‘Tampon Devlet/Bölge’ olarak gören Rusya; tarihin hiçbir döneminde, ellerini Ukrayna üzerinden çekmemiş ve iç-dış politikasına doğrudan veya dolaylı şekilde, müdahalelerde bulunmuştur.
Etrafı soğuk ve buzul kaplı denizlerle çevrili olan Rusya, kendisine yeni kaynaklar bulabilmek ve sıcak denizlere açılarak çıkarlarını gerçekleştirmek amacıyla, Karadeniz’e doğrudan açılan kapı olan Ukrayna üzerinde tüm stratejik hamlelerini denemiş ve nihayetinde, Ukrayna’nın Karadeniz’e açılan liman şehri Kırım’ı 2014 yılında ilhak ederek; uluslararası hukuka aykırı olduğu iddia edilen müdahaleleri ile amaç ve çıkarlarının bir kısmını gerçekleştirmeyi başarmıştır.
Ancak burada dikkat edilmesi gereken nokta, Ukrayna’nın sadece coğrafi konumu (Karadeniz’e açılan kapı ve Batı Avrupa ile Rusya arasında tampon bölge olması) dolayısıyla değil; aynı zamanda ekonomik ve sosyal yapısı dolayısıyla da, Rusya için hayati öneme sahip olduğudur.
Örneğin, topraklarının çok büyük bir kısmı buzul ile kaplı olan ve halkın yaşamsal faaliyetlerinin devam ettirilmesi için tarım ürünlerinin ithalatına bağımlı olan Rusya; eski dönemlerden beri, tahıl ve ambar deposu olan Ukrayna’nın ürünlerine ihtiyaç duymuştur.
Bunun yanı sıra Ukrayna’nın sahip olduğu kömür, doğalgaz gibi enerji kaynakları ve Rusya’nın, Batı Avrupa başta olmak üzere tüm dünyaya dağıttı enerji kaynaklarının geçiş hatlarının/borularının Ukrayna toprakları üzerinden geçmesi de, Ukrayna’yı vazgeçilmez bir ülke haline getirmiştir.
Ukrayna’nın, Rusya için ne kadar önemli olduğu konusundaki tartışmalarda çok fazla öne çıkarılmayan; ancak, jeopolitik konumu kadar hayati öneme sahip olan Ukrayna’nın demografik ve sosyal yapısı; Rusya için, vazgeçilmez unsurlardan biri olmuştur.
Rusya’nın, tarihin en erken dönemlerinde kurulan ve ilk Rus devleti olarak bilinen Kiev Kinezliğinin (Prensliğinin) günümüzde, Ukrayna’nın başkenti Kiev şehrinde kurulmuş olması ve yine erken tarihlerde, Hıristiyanlığın Ortodoksluk mezhebini kabul eden Güney Slavların çoğunluğunun Ukrayna da bulunması; bu coğrafya ya Rusya için tarihsel ve kültürel bir önem de atfetmiştir.
Ukrayna’nın sahip olduğu tüm bu jeopolitik özellikler, kendisi için her ne kadar olumlu ve stratejik açıdan avantajlı gibi görünse de; Rusya’nın çıkarları için vazgeçilmez unsurlar olmuş ve tarihin hiçbir döneminde Rusya, bu ülkeye müdahalelerde bulunmaktan çekinmemiştir.
Günümüzde meydana gelen Rusya-Ukrayna arasındaki savaş, işte bu sebepler ile ortaya çıkmış; NATO’yu birincil ve Batı Avrupa’yı tehdit olarak gören Rusya; Ukrayna’nın, NATO’ya girme çabalarına karşın, acil müdahalelerde bulunmuştur.
Kendisine yönelik bir güvenlik tehdidi olarak gördüğü bu ülkelerin oluşturduğu birliklerin ve siyasi-askeri yapıların, doğrudan sınır komşusu topraklarında konuşlanmasını istemeyen Rusya, yine güvenlik kaygıları ile hareket etmiş ve sert-saldırgan politikalar izleyerek Ukrayna’yı, kendi kontrolü altında tutmaya devam etmek istemiştir.
Özellikle Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra, eski Sovyet ülkelerinin topraklarını, hala kendi ‘arka bahçesi’ olarak gören ve yabancı devletlerin, bu topraklara yönelik hiçbir siyasi, ekonomik ve askeri girişimini kabul etmeyen Rusya; 21. yüzyılda da, aynı sebepler dolayısıyla, güvenlik kaygısının tetiklenmesi ile hareket etmiştir.
Burada dikkat edilmesi gereken nokta, sadece Rusya’nın değil; NATO’nun da Rusya’yı birincil tehdit olarak gördüğünü belirtmesi ve bu nedenle, ‘Düşmanımın düşmanı, dostumdur.’ Mantığıyla hareket etmesi eski Sovyet ülkeleri ile siyasi, ekonomik, askeri ve sosyal faaliyetlerini-ilişkilerini geliştirmeye çalışmasıdır.
İşte bu nedenle NATO, Ukrayna’nın NATO’YA üye olmasını açıkça savaş sebebi olarak belirten ve Ukrayna gibi ülkeleri, kırmızı çizgisi olarak gören Putin’e karşı yine de şansını denemiş; Rusya’nın baskılarından ve kendi üzerinde kurduğu her türlü güçten kurtulmak isteyen Ukrayna’yı, kendi tarafına çekmeye çalışmıştır.
Ancak tüm bu girişimler, Rusya için artarak tehdit oluşturmaya devam etmiş ve nihayetinde, NATO’ya girmek için direnen Ukrayna’ya karşı, savaş açılmasına sebep olmuştur.
Sonuç olarak Rusya; siyasi, ticari, ekonomik, jeopolitik ve dinsel anlamda özellikle SSCB’ nin dağılması ile eski Sovyet topraklarını, bugün arka bahçesi olarak görmesi, aynı zamanda NATO’ nun en büyük silahlı kanadı Amerika’nın sınırlarına kadar girmesi, bölgesel anlamda kendisinin kuşatılması ile varlığının ortadan kalkacağı tehdit algısı ile NATO ve Avrupa’yı sınırlarından uzak tutarak, bölgede ‘Başat Güç’ olma konumunu devam ettirmek için Ukrayna’ya savaş ilan ederek, aslında NATO ve Avrupa’ya da savaş ilan etmiştir bir anlamda.
Daha çok kan döküleceği bunun siyasi, sosyal, ekonomik anlamda, dünyayı tehdit edecek boyutlarının; ülkeleri ekonomik anlamda etkileyeceği, açıkça görülmektedir. Yansımaları bölgesel anlamda değil, dünyanın içinde bulunduğu düzeni de etkileyerek, ülkeler adına dar boğazlar yaratacağı aşikardır.
Beyaz Zambak…