Can Emre
TULUMBA DA SU BİTTİ
Ailem, Çınarlı Mahallesi 61.sokak ile Şevkiye Caddesinin kesiştiği köşede, Atatürk İlkokuluna 100 metre, eski Çarşamba pazarının kurulduğu ve orada bulunan Çınarlı Camisine 100 metre, eski Yeşiloğlu ekmek fırınına 50 metre, Askerlik Şubesi ve ŞMG lisesine 150-200 metre, çarşıya ise yürüme mesafesinde merkezi bir noktadaydı.
Mahallemiz savaşlar nedeniyle Batı’dan göç edenlerin (Muhacir) Selanik, Varna, Komonova, Kalkandelen.. Vs. gibi şehirlerden gelerek yaşamlarını sürdürdükleri güzel bir mahalleydi. Tek katlı kerpiç evler, tuğla evler, bahçeli evler ve yan yana dizilmiş birbirine benzeyen yapılardı.
Bu yapıların mutlaka arka bahçeleri olur, bazı bahçelerde ise doğal su kuyuları ve yanında da tulumba bulunurdu. Artık bu evler yok. Olsa bile içinde yaşayanlar atlara binip, gökyüzüne doğru doludizgin dörtnala uçtular.
Bu güzelim insanların oturduğu bazı evlerde, doğal su kuyusu ve tulumba vardı. Şevkiye Caddesine bakan tarafta Marangoz Turgut abilerin evi de mahalleli için özeldi. Çünkü arka bahçelerinde su kuyusu ve tulumba bulunuyordu.
Düzenli kanalizasyon ve su sistemi olmadan daha sonra düzenli sisteme geçilse de, arıza, bakım gibi sebeplerle suların kesildiği, akmadığı dönemlerde bu bahçelerdeki kuyu suyu ve tulumba, adeta mahallenin kurtarıcısı oluyordu.
Yeri geldiğinde bayram öncesi ve düğün önceleri, mahalle sakinleri halı kilim yıkamak içinde Turgut abilerin bahçesinden, kova kova su alıp işlerini görüyordu.
Tüm mahalle her işte imece usulü çalışır, özellikle Ramazan Bayramı öncesi bu bahçelerde, bayram hazırlıkları yapılırdı. Kilimler, halılar, büyüklü küçüklü bahçelerde bu su ile yıkanırdı. Çünkü ücretsiz, doğal kaynak suyu idi.
Bu süreç, ben doğmadan uzun yıllar önce başlamış ve sürdürülerek belli bir zamana kadar devam etmişti.
Tabi bir yere kadar!
Ortaokulun son sınıfıydı sanırım. Okul çıkışı Turgut abilerin evinin önü ana baba günü, ellerinde kovalar ile bekleyen vatandaşlar kendi aralarında konuşarak, birbirlerine ne olduğunu soruyorlardı. Haliyle bende bekleyerek durum için şaşırmış, ne olduğunu anlayamamıştım. Ama ortada bir durum vardı. Nasıl bir durum?
Üstümü değiştirerek, camdan dışarıyı seyretmeye başladım. Bir kaç dakika sonra Turgut abinin annesi Fatma teyze kapıya çıkarak, sıra olmuş elinde güğümlerle bekleyen komşularına seslendi. “Sevgili komşularım uzun yıllardır arka bahçemizde bulunan kuyumuzun suyu artık bitti. Bu nedenle kuyumuz ve tulumbamız hizmet dışıdır. Yapılabilecek bir şey yoktur. Artık kuyumuz sizlere ömür”.
Yani; Tulumbanın suyu bitmişti!
Ancak biz insanoğlu, ölçüyü kaçıran, sadece kendini düşünen, arsız, yüzsüz, vurdumduymaz, kaba ve yok edici duyguları ağır basan bir yapıyız. Çünkü Fatma teyze ve Turgut abinin iyi niyetini biz insanoğlu suiistimal etmiştik.
Amerika’da altına hücum edenler gibi insanlarda geleceği düşünmeden, hatta Fatma Teyze’nin iyi niyetini yok sayarak, altına hücum eder gibi bahçesindeki kuyu suyuna hücum ederek, tulumbayı çalışmaz hale getirmişlerdi. O nedenle Tulumba da devre dışı kalmıştı.
Kısaca ölmüştü.
Bu günde öyle değil mi?
Tulumbamızın suyu bitti.
Neden? Niçin?
O gün insanlar birbirlerine soruyorlardı.
Kim bitirdi suyu?
Bu günde soruyorlar?
Kim suyu bitirdi? Tulumbayı devre dışı bıraktı?
Bundan 50 yıl önce kendi bahçelerindeki kuyu suyunu bitiren, Turgut abi ve Fatma teyze olmadığına göre yine onlara kalsa, uzun yıllar belki onlar hayattan göçene kadar kuyu suyu ve tulumba onlara yetecekti.
Ama yetmedi.
Mahalleli, altına hücum eder gibi davrandı.
Bu günde öyle değil mi?
Biz bize yeterdik.
Ama ambarı-kümesi tilkiye emanet edersen; ne kuyu suyu kalır ne de tulumba!
Sahi tulumbanın suyunu kim içti?
Yoksa Turgut abi sen mi içtin?
Yok, yok olamaz. Onlar vatansever, bayrağını, toprağını, ülkesini seven insanlardı.
Bu vesileyle adı geçen ve geçmeyen güzel atlara binip, dörtnala gökyüzüne yolculuğa çıkan büyüklerime, komşularıma, yakınlarıma bize yaşattıkları güzel günler için teşekkür ederim.
Mekânları cennet olsun.
Saygı ve sevgilerimle.
Suyu kim bitirdi sizce?
Can Emre