Can Emre
CORONA GÜNLERİNDE AŞK
Corona Günlerinde Aşk
Eczanelerin, marketlerin, hatta gıda toptancılarının, kolonyacıların…. raflarının boşaltıldığı, “Corona virüsü” tehditi ile bedenlerini koruma adına, alışveriş çılgınlığının yaşandığı, yine bu önlemler çerçevesinde, devletin yayınladığı kararname ile evlerine kapanan insanların, yapay virüsün etkilerini azaltmak adına, önlemler aldığı, herkesin bir emir ile adeta köle gibi; otur, otur, kalk, kalk, denilen bir düzende, sadece bedenlerini değil,
Bazıları için ise ruhlarını da, diri ve sağlam tutma adına, çareler aradığını yaşayarak gördüğümüz, sadece evde televizyon karşısında, çerez-meyve….yiyerek vakit geçirmenin ötesinde okuyarak, yazarak, internette sörf yaparak vakit geçirmek, eski dönemlerdeki gibi evlerde oyunlar oynamak, bulmacalar çözmek, bazılarını tatmin etmeyebilir. Çünkü öyle bir düzündeyiz.
Amerika’nın “Irak’ta kitle imha silahları var” diyerek kendi yarattığı canavar Saddam’ı yok etmek için uydurduğu senaryoların sağlık alanındaki örneklerini görüyoruz, yaşıyoruz bugün. İnsanlık adına zor ve tehlikeli. Ama sorun bu değil ki. Bu kez füze, asker, mühimmat, enerji, tank-tüfek-top kullanmadan, yani silah ve baskı yoluyla askerleri kullanmak yerine, bu kez daha proaktif davranış ile insanları toplu olarak kontrol etmek ve #Yeni Dünya Düzeninin bir parçası olarak, ortaya koyduğu paradigmalardır, bu virüs… #CORONA
Evet, yapaydır; silah, asker ve mühimmat kullanmadan, daha proaktif eylem ile insanları kontrol etmektir. Hatta daha az tepkisel, enerji harcamadan, insan gücü kullanmadan, insanları kontrol etmek hatta dünyadan yok etme yöntemidir. Bu gün ne Orta Doğu, ne Irak, ne İdlip, ne ekonomik kriz, ne ABD ve Rusya sorunu bir gecede sorun olmaktan çıktı, çünkü önümüze başka bir sorun kondu. #Corona
Yine sosyal medyada hükümeti eleştirenler bile hükümetin aldığı tedbirleri, Sağlık Bakanı Koca’ nın davranışını, hoşgörüsünü, yaklaşımını olumlu ve güzel bir davranış olarak nitelendirerek, Hükümete daha yumuşak ve şefkatli davranmaya başladı?!
Neden? Acaba böyle olmak istendiği için olmasın. Geçtiğimiz Ağustos ve Eylül ayında “Grip Aşısını” ithal etmeyen ve Türkiye’de satılmayan ve uygulanmayan aşı için kimse ses çıkarmazken, sorgulamazken, şimdi herkes Hükümetin aldığı tedbirleri konuşuyor. Nasıl bir paradigma? Hangisi doğru?
Hatta; daha düne kadar Orta Doğu’da birbirleri ile karşı karşıya gelen; Amerika, Rusya, Çin, Kuzey Kore, Japonya… gibi devletler salgında birleşiverdiler?! Ve biz bu salgını konuşurken şunu hiç konuşmadık. Bu salgını kim çıkardı? Kim yaydı? Amacı neydi? Neden böyle bir salgın yapay olarak yaşanıyor… gibi, gibi?
Evet, tedbir, önlem, korunma, doğru bir yaklaşım ise bunun karşısında, insanların birbirinden uzaklaşması, kopması, sosyalleşmesi, bir araya gelmesi, muhabbet etmesi, hatta yeni fikir ve düşünceleri, hatta eylemleri de engellenmiş oluyor. Farkında değilsiniz ama Corona ile “Köleliğe giden yolun, taşları döşenirken, bizleri yönetenler, yayınladıkları emirlerle, insanları sokağa çıkarmayarak, eve hapsedebiliyor.”
Belki bir adım sonra bu da olacak. Neden?
Düşünmeyen, eylemsellikten uzak, birbirinden kopmuş toplumlar, el sıkışmayan, hatta selamlaşmayan, evlerine hapsolmuş, belki bundan sonra Fransa Paris’te Sarı Yelekliler, İstanbul Taksim de Gezi eylemleri gibi, Cumartesi Anneleri gibi, 1 Mayıslar vs.vs… artık toplu gösteriler de tarih olacaktır. Dünyada insanlar Berlin’de, Madrid’te, Roma’da topluca eylemlerde bulunamayacaklardır. Bunun adı “Yeni Dünya Düzenidir.
Ve yaşadığımız dünyayı, çevresel, iklimsel bozanlar, talan edenler, verimli toprakları, değerli su kaynaklarının hunharca kullananlar, yani Küresel Baronlar bugünden gelecekteki dünyayı dizayn etmek için çalışıyor. 2019 yılında Davos Toplantılarının ana konusu “Robotik İnsan Modeli” yaklaşımıydı. Daha az yiyeceğe, suya, duygusallığa ve insanlığa ihtiyaç duyacak, belirli komutlarla yönlendirilen ve yaşayan insanlar bir sonraki yüzyılda, bu topraklarda bizlerin yerine var olacaktır. Bu gün onun ayak izlerinin seslerini duyuyoruz ve haklı olarak korkuyoruz. Çünkü bunun bir ötesi insanların “köle” olarak yaşamasını öngörmektedir.
Ama bugün, Corona ile bedenlerini, vücutlarını, diri ve sağlıklı tutma adına rafları boşaltırken, bazıları da ruhlarını diri tutma adına kitapçı raflarına hücum ederek, zihinlerini, ruhlarını “Corono Virüsü Günlerinde” canlı tutmak için bol bol okumaktadır.
Yine bir gün; adam sıkı giyimli, ağzı yine sımsıkı kapalı bir şekilde, kitapçıda rafların arasında gezinirken, diğer yanda kadın da, yine ağzı sımsıkı kapalı, hatta şalını da gözlerine kadar çekmiş, ruhlarını diri tutmak için kitapçıda Corono’ nun yarattığı stresten kurtulmak için toplumun, çevrenin, medyanın, hastalık baskısından uzaklaşmak için romantik kitaplar ararken, çarpışırlar…
-Pardon
-Önemli değil…
Selamlaşırlar. Ve selamlarını alırlar…
Daha sonra kitap seçmeye devam ederler, nihayetinde kasa da yine karşılaşırlar.
-Lütfen siz önden buyurun!
-Yok, yok, siz…
Adam kadına bakar, gördüğü…
İki zeytin göz…dür.
Muhteşem iki göz…
Kadın adama bakar,
Onunda gördüğü iki zeytin göz…dür.
Hastalık, korku, baskı, kölelik düzeni, zorlama, ihtiyaçlar….
O anda yok olur…
#Corono günlerinde AŞK.
Adamın kadında, kadının ise adamda gördüğü sadece;
İki zeytin göz…dür.
Corono günlerinde sadece, marketlerde, eczanelerde, toptancılarda, koşuşturma bu kez, kitapçıda başlar… Kalpler hızla çarpar, nabız yükselir, ateş artar.
Bu ateş Corono Virüsü ateşi değil,
Corono’ nun kesiştirdiği,
Kaderin cilvesi,
Belki Corono’ nun açtığı doğru zamanın yoludur, bilinmez.
İşte; bazen ölümler, yasaklar, tehlikeler, kader, Corono gibi yapay virüslerin tehlikeli zamanlarında ortaya çıkan doğal bir eylemdir….
İki adet zeytin göz.
Demek ki, Corona sadece bir virüs değilmiş…
Yapay da olsa,
Hasta edebiliyormuş,
Ama hasta eden?
İki adet zeytin göz…mü?
Kitapçının ortamı mı?
Yoksa; Virüs mü?
Hangi virüs?
#Corono mu?
#Corono günlerinde aşk mı?
Esen kalın.
Kitap okumak iyidir…