Can Emre
KARANTİNA GÜNLERİ ve YAŞADIĞIMIZ DEJAVU
#65 Yaş Sendromu
#Karantina günleri #Dejavu
Sabah evinden çıktığında gördüklerine inanamadı. Çok sevdiği martılar ölmüş, sokağın her tarafını kaplamıştı. Ne oluyordu? Alfred Hitchcock filmlerini aratmayan sahneler, adeta canlanmıştı. Hızlı adımlarla diğer sokağa yöneldi. Manzara daha da korkunçtu, serçeler, kargalar, sığırcıklar…..patır patır dökülmüş, hatta can çekişiyordu. Korktu; rüya mı görüyorum, yanaklarını tokatladı, yaşıyordu.
Daha dün gece huzurlu yatmış, güzel rüyalar görmüştü. Sabah kalktığında, işine heyecan ile gidecek, arkadaşları ile buluşacak, iş çıkışında kahve yada iki kadeh atarak, dostlarıyla her zamanki gibi gırgır yapacaktı!
Otobüse bindiği durağa yöneldiğinde, büyük cadde, baştan aşağıya insan cesetleriyle kaplıydı. Sanki Amerika Teksas’ ta, kovboyların canı sıkılıp, birbirlerini düelloya davet ettikleri ve fütursuzca yine birbirleri öldürdükleri, sahneler aklına geldi. Nasıl olabilirdi? Büyük caddeyi, savaş meydanlarındaki gibi ölüm kokusu sarmıştı. Her yer kan, her yer ceset ve her yer ölüm…!
Ne olmuştu bu insanlara, kuşlara ve diğer canlılara?
Dikkatini evlerin pencereleri çekti. Tüm pencereler açıktı. Perdeler savrulurken rüzgarda, pencerelerin altında yatan, insan yığınlarına gözleri takıldı. Hepsi ölmüştü. Bu kadar da, değil dedi içinden; ne olmuş buraya?
Korkunç manzara karşısında, vücudu ve ruhu daha fazla dayanamadı. Yığıldı kaldı, ağlamaya başladı. Ama hıçkıra hıçkıra… Çünkü her tarafa ölümün eli değmişti. Çaresizdi! Düşünemiyordu, hatta aklını kaybedebilirdi? Birden; uzaklardan kulağına bir ağlama sesi geldi. Kalktı, kendisini toparladı ve sese doğru koşmaya başladı. Gözlerindeki yaşlarla… Karşısına, devasa örülmüş duvarlar ve duvarın önünde yığılmış kalmış, yaşlı, sakalı saçı ağarmış, üstü başı pejmürde bir kıyafetle, oracıkta çaresizlikten taşa yığılmış, adamın yanına yaklaştı. Korkmuyordu artık, elinden tutarak kaldırdı…
Ne oldu?
Beni buradan kovdular…
Eliyle gökyüzüne doğru yükselen devasa duvarları gösterdi.
Nereden?
Bu gökyüzüne doğru diklemesine örülmüş tuğlalı duvarların ardından! Sadece tek bir giriş ve çıkışı olan yerden.
Neden? Kim kovdu?
Onlar……
Seni bu kan kokusunun içine atanlar kim?
65 yaşını geçtiğim için beni ölüme gönderdiler. Burası dünya içinde başka bir dünya. Hani dünyada yaşayan biz insanlar “cennet ve cehennemden” bahsederiz ya, aslında cennet ve cehennem yaşadığımız bu dünya!
Nasıl yani!
65 yaşını geçen kadın ve erkekler, şu an “Berlin Duvarı” gibi kasabayı ortadan ikiye bölen, soğuk savaş yıllarının Amerika ve SSCB’ nin ortaya koyduğu “Soğuk Savaş Senaryolarının” bu günkü dünyadaki versiyonu ve oyunları, yani “Yeni Dünya Düzeni”.
Biz Yeni Dünya Düzeninin insanlarıyız!
Arza doğru örülmüş kalın duvarların, yine büyük ve devasa boyutlardaki kapısı, gürültüyle açıldı, bu kez iki kadın ve iki yaşlı erkek sokağa bırakıldı. Tam o esnada, kapıya doğru koşan adam, kapıdaki adamlara seslendi.
İçeri girmek istiyorum. Olmaz… Neden?
Burası yaşanacak bir dünya değil… Kaos, korku, ölüm ve kan kokusu, kasabayı adete öldürmüş. Sokaklar, caddeler cesetlerle dolu… Yapabileceğim bir şey yok, diğer insanlar yerin altlarında yaşıyor.
Neden? Nasıl yani?
Çünkü; biz buraya 65 yaşın üzeri insanları bırakıyoruz. “Küresel İklim Felaketi” sonrası, buzulların erimesiyle okyanuslara kıyısı olan ülkeler yok oldu. Dünyada yaşanabilecek bölge, sadece burası…
Bizde yeni doğan tüm çocuklara çip takıyoruz. Yeni bir insan modeli yarattık. “Robotik İnsan” suya, toprağa, besine ve yiyeceğe az ihtiyaç duyan bir nesil. Çünkü 65 yaş üstü insanların bakımları, yaşamları, devletlere yük getirmeye başladı. Bizde bu formülü bulduk.
Hangi formülü? “Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir”
Yani 65 yaşından sonra insanların, daha doğrusu ‘kölelerin’ yaşama hakkı yok. Bu devasa tuğlaların ardında, yine başka devasa duvarlarla örülmüş, ikinci bir yaşam alanı var.
Nasıl yani? İki yaşam alanı… Evet, birinde dünyayı yöneten burjuvazi ve küresel baronlar yaşıyor, diğerinde siz köleler… Ölenler? Onlar; buradan kovulduktan sonra yerin altında yaşamaya çalışıyor. Ne buluyorsa yiyiyor lar…
Neden ölmüşler?
Onlarda; gerek hastalık, gerek açlık, gerekse psikolojik anlamda kendilerine uygulanan ve dönem dönem, acılarına son vermek için “Küresel Baronların” emriyle gaz vererek, yada yapay virüslerle zehirlediğimiz, 65 yaş üstü insanlar…
Siz katilsiniz…
Nasıl olur da, Hitlerin “Yahudileri” gaz odalarında öldürüp yaktıkları gibi yapabiliyorsunuz? Hem dünyayı kirleten sizler, hem de insanları öldürende sizlersiniz.
Öyle,
Bugün artık dil, din, mezhep, tanrı yok. Tek tanrı bize yaşama fırsatı verenler. Yani bu devasa duvarların içinde, yine başka bir devasa duvarların içindeki, Yeni Dünya Düzeninin babaları… Babalar! İçeri girmek istiyor musun? Hayır, gelmeyeceğim. Sen bilirsin. Neden gelmiyorsun? İçeride iki dünya var. Burjuvazi ve köleler! Hatta köleler 65 yaşından sonra, köle olsalar bile ölüme terk ediliyorlar. Ben burada kalacağım… Ama biz dönem dönem gaz vererek, virüsler yaratarak, onları öldürüyoruz. Çünkü köleler, her zaman ölüme mahkumdurlar!
Olsun, ben burada kölede olsam da, gazla, virüsle, 65 yaşındakiler öldürülürken, onlar için bir şeyler yapmaya çalışırım. Sizin orada; devasa duvarların ardında köle olarak yaşamaktansa, ölümü bile bile, burada özgürce yaşamayı tercih ederim.
Kapılar ağır ağır kapandı…
Kendine yeni bir yaşam ve yeni bir dünya inşa etmeliydi. Bir müddet, yalnız yürüdü cesetlere, kan gölüne basmadan. Birden yağmur başladı. İlikleri ıslatırcasına…Etraf temizlendi, yer altındakiler ortaya çıkmaya başladı, caddeler, sokaklar, kanlar yıkandı yağmur ile, cesetler toplandı ve defnedildi…
Bir adam yaklaştı yanına, elini uzattı… Merhaba, ben özgürlük…
Daha sonra yerin altından kuşlar, kediler, köpekler, bulutların ardından güneş yüzünü gösterdi. Ve perde kapandı. Işıklar yandı. Herkesin gözleri şiş ve yaşlıydı.
Filmin adı #Karantina günleriydi…
Çok şükür filmdi.
Salonu terk ettiler, dışarıya çıktılar, bir müddet yürüdüler; karşılarında yine gökyüzüne, arza kadar yükselen duvarlar ile karşılaştılar. Şöyle yazıyordu duvarda, büyük puntolarla!
#Yeni Dünya Düzeni… Köleler giremez…
Dünyada; ” DEJAVU ” yaşıyoruz.
Duvarların ardında ama kendini yine duvarlarla koruyanlarla…Köleler ve babalar…
Evde kalın, kitap okuyun, televizyon seyredin, yemek yapın, camdan dışarıyı seyredin ama “Yandaş Kanalları” seyretmeyin. Çünkü; onlar gerçek dünyayı anlatmıyorlar…
Esen kalın.
canemregundem.com