Can Emre
CENGİZ HAN’IN, ATATÜRK’ÜN VE GÜNÜMÜZÜN TÜRK KADINI
Bize Dejavu Yaşatıyorlar!
Televizyonlarda ‘tarihi dizlerde’ at binen, kılıç kuşanan, ok atan, savaşçı ve gözü pek ‘kadınları’ gördükten sonra yine, bir başka kanalda; kadınlarımız bugün taciz, tecavüz, darp ve öldürmelere varan ağır sonuçlarla, karşı karşıya kalarak, adeta dünyaya geldiklerine, pişman oluyorlar.
Geçmişte; hatta yüzyıllar önce kadın nasıldı? Şimdi nasıl?
Mesela; Cengiz Han’ın Kadınları
Orta Asya’da kadın, kutsaldı. Ata binen, kılıç kuşanan, ok atan ve savaşan. Aynı zamanda ‘Haanım’ yani Cengiz Han’ın eşi, otağının kendisinden sonraki sahibi ve varlığının devamıydı. Kutsal sayılıyordu. O dönemlerde kadınlar, gerçekten varlıkları ile tarih yazıyorlardı.
Orta Asya bozkırlarından ‘Türkler’, dünyanın çeşitli coğrafyalarına göç etti. Bir kısmı kuzeye ve Avrupa’ya, diğer kısmı, Orta Doğu ve Mezopotamya topraklarına. Arap yarımadasına inen Türkler ise burada, İslamiyet ile tanıştı. Bu tanışıklık, Paganizmi bitirdi.
Atatürk’ün Kadınları
‘Kadın’ gerek Cumhuriyet öncesi, gerekse Cumhuriyet sonrası, Atatürk ile yeni bir kimlik kazandı. Atatürk’ün ‘kadınları’ Milli Mücadele yıllarında, cepheye ‘silah, mühimmat, yiyecek ve giyecek’ taşırken, aynı zamanda Cengiz Han’ın kadınları gibi cephenin hem önünde, hemde gerisinde, silahlarını kuşanıp ‘yurt müdafaasında’ erkeklerle, aynı cephede çarpışarak, bu topraklarda tarih yazdı.
Yeni ve genç Cumhuriyet ile bu kez başka alanlarda; Kılık-kıyafet, şapka devrimi, eğitimde, sağlıkta ve hukukta yaşanan yenilikler ile ‘kadınlarımız’ ilk kez, seçme ve seçilme hakkına sahip olmasıyla birlikte, milli mücadele yıllarda, gösterdiği başarılara yenilerini ekleyerek, toplumun her alanında, erkeklerle birlikte omuz omuza, çalışmaya başlamış, sosyal hayatın bir parçası olmuştu. ‘Çağdaş Türk Kadını İmajı’ böylece ortaya çıktı.
Ancak; onun vefatından sonra değişen düzende, iktidarlar; daha muhafazakar, daha tutucu ve daha din tandanslı, İslami normlarla bezenmiş; cemaatler, tarikatlar, vakıflar ile kök salarken, kadınlarımızda, başörtüden, tesettüre; türban ve sıkma-başa geçerken, Türk kadınına adeta, ikinci sınıf vatandaş muamelesi gösterilerek, Orta Doğu Coğrafyasındaki kadına yapılan muamele, yapılmaya başlanmıştır.
Türk kadınının yaşadığı dram, gördüğü zulüm, her gün şiddet ve ölümle burun buruna kalışı; Orta Asya toplumlarının ve dini inanışın, kadına bakış açısını yansıtmaktadır. ‘Orta Doğu coğrafyasında’ kadının adı yoktur. Burada da, böyle olsun istenmektedir!
Bu gün kadın, din baskısı ile kapanmaya zorlanırken, siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik anlamda, erkeğe bağımlı hale getirilerek, küçük yaşta başı bağlanan, yine küçük yaşta evlendirilen ‘Çocuk Gelinlerle’ dolu toplum yaratılarak, ‘Kadın’ bugün ‘Meta’ konumda görülmektedir.
Emperyalizm, Atatürk’ ten sonra ‘Kadın’ algısını, Ilımlı İslam politikaları ile değiştirerek, maalesef erkeğin gerisine itmiştir. Neden? Kadınlar toplumun aynası ve anasıdır. Başta; kadın yok sayılacak ki, topluma ayna olamasın, iyi bireyler yetiştiremesin, cahil kalsın, erkeğin kontrolünden çıkmasın.
Evet, maalesef ‘Kadın’ bugün gerçek kimliğini aramaktadır. Çağdaş, modern kimliğini…
Şimdi Televizyondaki tarihi dizilerde, kadınları seyrediyoruz. Ata binen, ok atan ve kılıç kullanan, savaşçı kadınları. Yine aynı televizyonlarda her gün, fiziksel ve psikolojik tacize uğrayan, öldürülen kadınları da seyrediyoruz. Sonra da geçmişimiz ile övünüyoruz.
Nasıl ama?!
Dejavu yaşıyoruz.
Orta Asya’dan, kopup gelen Cengiz Han’ın ve diğer atalarımızın torunları, Orta Asya ve Mezopotamya toprakları yerine; diğer boylar gibi, daha kuzeye ve Avrupa’ya, göç etmiş olsalardı, belki bugün, din baskısı, türban baskısı, cemaat ve tarikat baskısı yaşamamış olacaklardı!
Demek ki ‘Coğrafya,’ bugün, bizim ve kadınlarımızın kaderi olmuş.
Cengiz Han’ ın ‘Haanım diyerek kimlik verdiği, yine Atatürk’ün dünyada ilk kez kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanıması, kadın-erkek eşitliği bugün maalesef toplumda kalmamıştır. Yok edilmiştir. Ne adına? Ilımlı İslam adına!
Televizyonlara bakarak, geçmiş yüzyıllarda ‘kadınların’ yapısı karşısında, bugün Çağdaş Türk Kadını imajının, siyasi ve rant odaklı yapıların, güçlerini pekiştirmek uğruna, ‘Türkçe’ nin’ ve ‘eğitimin’ derdest edilmesiyle geldiği neden ve sonuçtur.
Fakat, tüm bunlara rağmen Cengiz Han ve Atatürk’ün kadınları gibi bugünde; eğitimli, donanımlı, savaşçı, gerçek ve çağdaş anlamda iyi yetişmiş, kendi ayakları üzerinde duran ‘Çağdaş Türk Kadını/Kadınları’ vardır.
Dünyada kadın ve erkek eşit olduğuna göre bir gün, her şey değişebilir. Bakınız sözde ‘halifelik’ isteyenler, bu ülkede halifelik görmeden, bu diyardan gelip geçmektedirler. Demek ki; daha biten bir şey yok.
Çağdaş Türk Kadını, akıllı, yürekli, yeri geldiğinde, Cengiz Han ve Atatürk’ ün ‘Kadınları’ gibi masaya yumruğunu vurur. Zincirlerini kırar…
Hem de hiç beklenmedik, yer ve zamanda.
Günü gelmedi mi? Yetmedi mi uğradıkları, tacizler, tecavüzler…
Her gün öldürülen, fiziksel ve psikolojik tacize uğrayan, sokak ortasında ölesiye tekmelenen kadınlar varken, bunlara çare üretemeyenler, ne diyecekler?
Yoksa yine ‘fıtrat’ mı’…
Sizin anneniz, kardeşiniz, ablanız, eşiniz, kızınız yok mu?
Çare her zaman vardır. Yeter ki; iktidarlar istesin.
Yoksa öldürmek, sakat bırakmak, taciz ve tecavüz suç ve günah değil mi?
Kadın ve Erkek eşittir, nokta…
Saygılarımla…
canemregundem.com