NEDEN KANAL İSTANBUL? NEDEN ŞİMDİ?

0
473

Can Emre /Canemregundem.com

Can Emre

NEDEN KANAL İSTANBUL? NEDEN ŞİMDİ?

Trafik kazası olur ve genç bir delikanlı, bu kazada vefat eder. Olay yerine gelen ekipler ve ambulans, kazada yaralanan ve ölenleri, hemen hastaneye kaldırırlar. Genç bir çocuk ölmüştür. Ailesine nasıl haber verilecektir? İş yine, Polis memuruna düşer. Ne söylemeli, nasıl söylemeli ki, aile şoka girmesin, yıkılmasın, ve psikolojik olarak dağılmasın…

Alo ben polis memuru …. az önce bir trafik kazası yaşandı. Sizin oğlunuz olduğunu tespit ettiğimiz, ….. ağır yaralandı, biz onu ….. hastaneye kaldırdık, merak etmeyin müdahale edildi, sizde oğlunuzun bulunduğu hastaneye, geliniz diyerek; ailenin üzerindeki baskıyı, hafifletmeye çalışır. Ama yapılacak bir şey de, yoktur. Böyle acı bir durumu, telefonda çocukları ölmüş bir aileye; tak diye de söylenmezsiniz.

Yine, emekli Polis Müdürü Hanefi Avcı, Haliç’te yaşayan Simonlar kitabında; ‘İstanbul’da çalıştığım yıllarda, Haliç’ten geçerken; o pis kokuya alışamadım. Beni o koku, çok rahatsız ediyordu. Ancak bir gün, çocuklar top oynuyor ve aileleri ile birlikte piknik yaparken, o kokuya alıştıklarını o nedenle, mutlu olduklarını gördüm. Yıllarca gelip, geçtim Haliç’e alışamadım, ama zannederim o kokuyu, zamanla kanıksadım’ diyordu.

Yetmez ama evet’çileri biliyorsunuz. Akil adamları da…

Başbakan Erdoğan’ın ilk Cumhurbaşkanlığı döneminde CHP ve MHP’ nin ‘Ortak Çatı’ adayı, Ekmeleddin İhsanoğlunu’ da.

Ne oldu?

Başbakan Erdoğan, Abdullah Gül’den sonra Cumhurbaşkanı oldu. Nasıl oldu? Çünkü Başbakan Erdoğan’ın hitap ettiği kesim, muhafazakar ve din tandanslı seçmenler, aslı varken suretini (İhsanoğlunu) neden seçsinler? Zaten AKP’ nin haricindeki diğer partilerde adaylarını, seçilmek için değil, adeta Erdoğan’a rakip olamayacak adaylarla, seçime girdiler ve beklenen sonuç ortaya çıktı.

Yine 100 yıllık Cumhuriyetin; Parlamenter Sistemden, Partili Başkanlık Sistemine geçilirken; Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu kez değişen sistem ve Yargı üstü, denetimden muaf, eleştiriye, cezai müeyyide ile yetkilendirilmiş bir Cumhurbaşkanlığı konsepti içinde, 2018 seçimlerinde, karşısında Muharrem İnce olmasına rağmen, Partili Cumhurbaşkanlığı koltuğuna geniş yetkilerle otururken, yine partiler, 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde olduğu gibi, 2018’de Cumhurbaşkanı Erdoğan karşısına tam, hazır ve donanımlı çıkmadılar.

Kısaca Partili Cumhurbaşkanlığı hangi güçlerle, 2018’de donatılmıştı.

>Yargı üstü, denetimden muaf, eleştiriye cezai müeyyide ile yetkilendirilmiş bir Cumhurbaşkanlığı.
>Parti üyesi Cumhurbaşkanı bu sıfatla orduya başkomutan olacak.
>Milletvekillerini liyakat değil, sadakat kriteri üzerinden tek, tek saptayacak, böylece TBMM’ye hükmedecek. Gerektiğinde Meclisi fesih edebilecek.
>Sadece yüksek yargının değil, merkezi/bölgesel/yerel tüm idari ve mülki kadroyu da bizzat kendisi belirleyip atayacak. Atadığı kişileri istediği an görevden alacak, dolayısıyla sürekli korku ve itaat ikliminde, devletin tüm kademelerini yönetecek.
>Darda kaldığı zaman, tamamen keyfi olarak kararnameler çıkarabilecek. >Olağanüstü Hal ilan edebilecek.
>Meclis’i lağvetme yetkisiyle, yasamayı sürekli olarak kendi hakimiyet alanında, amaçları doğrultusunda, çevresinde topladığı dar çevrenin de desteğiyle, yönetecek.

Özelleştirmeler, yabancı sermayeye satılan kurumlar ve sıcak para, yeşil sermaye ile birlikte içi boşaltılan din, yine Ilımlı İslam sosuyla bezenmiş, siyaset anlayışı sonrası, zamanla yaşanan değişimlerin ardından, bu kez; Atatürk’ün ve Lozan’ın aşındırılması, tartışmaya açılmasının sonrası, güçlendirilmiş Cumhurbaşkanlığı sistemi sonrası, yani 2018’den sonra ilk defa, Meclis Başkanı Şentop’un bir mülakatında söylediği üzere; ‘Cumhurbaşkanımızın bir imzasına bakar, gerekirse Montrö’den den, çıkabiliriz’ dedi.

Ardından Deniz Kuvvetlerinden emekli amiraller; Montrö bizim bağımsızlığımızdır. Montrö’den çıkmak, bağımsızlığımız açısından, çok tehlikeli olur, söylemlerinin ardından ‘Darbeci’ sıfatı ile 103 Amiral hakkında, yakalama kararı çıkarılarak, tutuklamalar başladı.

Dün gece de, televizyonda; bu bildiriden Hükümetin bir Bakanının, kamuoyu ile paylaşılmadan çok daha önce, haberinin olduğunu; haber sitesinde ve sosyal medyada paylaşan gazeteci açıklıyordu. Gerçeklerin dışarıya çıkma gibi bir huyu da vardır, bu konjonktürde!

Ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan her zamanki gibi Kanal İstanbul Projesi için; ‘İsteseniz, istemeseniz de biz yapacağız’ diyerek, kararlı olduklarını söyledi.

Şimdi neden Kanal İstanbul? Ve, neden şimdi?

Güzel soru.

Yukarıda, size iki olay anlattım. Kaza da ölen bir genç ve ailesine, öldüğü nasıl söylenecek? Ardından, Hanefi Avcı’ nın, Haliç’in pis kokusuna yıllarca alışamadığı sonunda, o kokuyu  ‘kanıksadığını’ yazdım.

Her iki olayda; aslında karşı tarafın/tarafların psikolojik ve sosyolojik anlamda, yıkılmaması, ardından ise yavaş yavaş alıştırılarak, kötü kokuların kanıksatılarak, bünyelerinin ve insanların olaylara bakış açılarının, başka yöne/yönlere döndürüldüğü, aslında kötü bir şey değil, halk adına iyi şeyler yapıldığının, anlatıldığı sistemdir siyaset mühendisliği.

Olaylar; bu planlarla, halk için yapılıyor, vatan, millet için yapılıyor, imajı çerçevesinde, planlanıp, programlanıp, halka sunuluyordu. Yavaş yavaş, sessiz, derinden. Yukarıda anlattığım olay gibi. Kimse hemen şaşırmasın, şoka girmesin ve sonunda olayları kanıksatıldım, mühendisliği ile ince ince yapıldı.

Cambaza bak misali, çalışır sistem.

Kanal İstanbul ve Montrö; iktidarın bugün, geldiği son noktanın, başlangıcıdır.

Konuyu bilen, araştıran ve yazanlar, Kanal İstanbul projesinin, ardından Montrö çıkışının ülkemiz adına, felaket olduğunu/olacağını açıklarken.

Bir kısım yandaş medya, siyaset mühendisleri, yine iktidardan beslenenler; bu projeyi savunup, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, yanında olduklarını beyan etmelerinden sonra, Cumhurbaşkanı Erdoğan; ‘bu projeye karşı çıkan Atatürk’ e karşı çıkar’ söylemleri ile daha da güçlü bir şekilde, Kanal İstanbul ve Montrö konusuna sahip çıkarak, karşıtları adeta, Atatürk karşıtı olarak ilan etmesi, sistemin kendine verdiği güç ve yetkidir.

İki zıt karşıtlı kutup.

Soğuk savaş yıllarında; ABD-SSCB ve Komünizm tandanslı hikaye gibi.

Neden bugün?

Artık; Partili Cumhurbaşkanı sıfatı ile Erdoğan yukarıda belirttiğim gibi; Yargı üstü, denetimden muaf, eleştiriye cezai müeyyide ile yetkilendirilmiş bir Cumhurbaşkanı olduğu için 2018’den itibaren sistemsel, ondan önce 2002’den itibaren ayrıldıkları Erbakan’dan farklı düşündüklerini, biz artık bu gömleği çıkarttık, söylemleri ile bu günlere yani 2018′ e kadar geldiler.

Bu gün artık, ona giydirilen adeta zırh ile Cumhurbaşkanı olarak; siyasi, sosyal, politik ve hukuksal anlamda karşı gelecek, yine sistemsel olarak, hayır diyecek hiç bir kurum yok. Sistem bu şekildi inşa edildi. Kim inşa etti? Siyaset Bilimci emekli asker Erol Mütercimler’ in söylediği gibi AKP’ nin kuruluşunu kim dizayn etmişse onlar etti.

Ve şu bir gerçek;

Gerek Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Başbakanlıktan, 2014’te Cumhurbaşkanlığına giden yolda, yine 2018′ de Partili Cumhurbaşkanlığına giden yol ve seçimde, karşısına halkın kabul göreceği, etkili bir aday çıkaramadığı/çıkartmaktan çekindikleri için o gün ‘Muhalefet’ görevini yerine getirmeyenlerin, bugünde ancak kerhen yapabildikleri Muhalefet anlayışını görünce; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyaseten güçlü olmasını kılan, iktidar haricindeki bugün Mecliste, grubu bulunan Partiler ve onların Genel Başkanlarıdır.

2002’de iktidar olan AKP’ yi ve daha sonra Başbakan olan Erdoğan’ı, kimlerin desteklediklerini bilen siyasetçi ve politikacılar, bugün 100 yıllık Parlamenter Sistemin değişmesine, özellikle kendisini Atatürk’ ün Partisi olarak ilan eden CHP bile, bu süreçte sistemin değişmesine etkisiz kalmışsa;

Kimse kusura bakmasın; güçlendirilmiş Cumhurbaşkanlığı sistemi ile bugün Partili Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kanal İstanbul ve Montrö çıkışına, nasıl ve kimler tarafından 2002′ de desteklendiğini bilen diğer Parti Liderleri de, hem Kanal İstanbul hemde Montrö çıkışlarında, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a destek vermiş oluyorlar.

Ben gördüklerimi, yaşadıklarımı ve olayları neden-sonuç üzerine koyduğum ve dayandırdığım için; halen daha 2018 Partili Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrası Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birlikte, partilerinde liderliklerini sürdüren, Kılıçdaroğlu, Bahçeli, Akşener var ise, demek ki; sistem değişse de destek değişmemiştir.

Yani hepsi aynı istikamettedir.
Kimse ben şuyum, buyum, başkayım demesin.
Hepiniz aynı yoldasınız.
Gördüklerim, budur.

Şimdi emperyalizmin, Karadeniz’ e geçme planı; Montrö ve Kanal İstanbul, hem ticari, hemde siyasi anlamda, kimin işine gelecektir? Kanal İstanbul ile aslında ülkemizin Asya ve Avrupa’ya bağlanan toprakları; bu proje ile yine Asya’nın, Avrupa’dan kopartılmasıdır.

Kanal budur. Toprak parçasının ayrılması.

Kim ister bunu?

Atatürk ve onun ilkelerine, normlarına bağlı olanlar istemeyeceğine göre, onların karşısındakiler isteyecektir elbette.

Siyasi partiler.
Partilerde; liderler ne derse ‘O’ olduğuna göre.

Bekleyip göreceğiz.
Yapılıp yapılamayacağını. Açılıp, açılamayacağını.

Fikrim mi?
Fikrim olmaz, ben gördüğümü yazarım.
Yaşananlar orta da.

Cumhurbaşkanı Erdoğan; emekli Amirallerin  Montrö bildirisi sonrası,  bunlar darbeci dedi. Ardından Yargıtay’dan ses’ geldi. Şu anda darbeci sıfatı ile tutuklular.

Bundan sonra Parti liderlerinin tavrı belirleyici olacaktır. Tabi, 2014 ve 2018′ deki gibi davranırlarsa, Montrö’de tartışılır, Kanal da yapılır.

Saygılarımla.

canemregundem.com

 

TEILEN
Önceki İçerikDARBE NASIL OLUR
Sonraki İçerikDOĞUM SANCISI
Bağımsız, özgür, hiç bir kişi yada kurum ile nakdi, ayni yardım ilişkisi içinde olmayan, sadece özgür gazetecilik ve habercilik yapan, çevreye, doğaya ve canlı haklarına saygılı, gazetecilik anlayışı ile gündeme ışık tutmak için yola çıktım. Amacım sadece gazetecilik...