DOĞUM SANCISI

0
419

Can Emre /Canemregundem.com

Can Emre

DOĞUM SANCISI

Doğum sancısı

İnsanlar; dünyada fiziksel ve genetiksel olarak var olurken; aynı zamanda, yaşadıkları olayları; kadın-erkek olarak; yine farkı tepkilerde karşıladıklarına, şahit oluyoruz.

Şişman, zayıf, büyük, küçük, kadın yada erkek, fark etmeksizin, olaylar karşısında ruhsal ve psikolojik açıdan; farklı tepkilerle karşılayıp, yine farklı tepkilerle, geçiştirmeye, aşmaya çalışıyor…

İnsanların tipleri, yapıları, görünüşleri, duygu ve düşünceleri hatta diğer özellikleri; dışarıdan daha sert, daha korkutucu ve daha agresif gelse bile, yaşadıkları bazı olaylar; onları diğerlerine göre, daha fazla etkilendiklerine şahit oluyoruz. Olaylar ve yaşanılanlar, insanlara farklı yansıyıp, onları farklı etkiliyor.

Mesela;

Hiç evlenmemiş, çocuk sahibi olmamış ve 50 yaş üstü bir kadının; doğum sancısı çeken, o sürece gelinceye değin, fiziksel, ruhsal ve psikolojik değişimleri yaşamayan bir kadın;

Doğum yapan, çocuğunu büyüten,  herhangi bir nedenle evladını kaybeden kadının anne olarak, duygularını en doruklarda yaşarken; evlenmemiş ve çocuk sahibi olmayan kadının bunu anlaması ve içselleştirmesi, zor dur.

Yine bir erkeğin, anne ve babasını, evlendikten sonra aile bireylerinden birini kaybetmesi, eşinden boşanması, çocuğundan ayrılması…vs. gibi nedenlerle, yaşadığı sorunlar ve sıkıntılar, diğer erkek yada kadınlarda; farkı tepkilere neden olmaktadır.

Her insan ‘kadın-erkek’ yaşamsal süreç içinde; aynı olaylarla karşılaşsalar bile, bunlara fiziksel, ruhsal ve psikolojik anlamda farklı tepkiler vermektedir.

Mesela ben; babam vefat ettiğinde, 2 yıl bu sendromu yaşadım. Sosyal hayatın içinde yaşanılanlara, insanlar farklı tepkiler vermektedirler.

Nasıl; hiç evlenmemiş ve doğum yapmamış bir kadın, ‘doğum sancısını’ bilemediği gibi; çocuk sevgisini, sıcaklığını, hatta onun nefesini hissedemediği için, yaşadığı olumlu-olumsuz sendromları,  anlaması beklenilemez.

O nedenle; her insan, her olaya aynı tepkiyi veremez.

Tepkiler, kişinin fizik, dış görünüş, yaşam tarzı, giyim kuşamı, sosyal hayattaki profili, toplumdaki yeri…vs. gibi tüm neden ve sonuçların analizleri, kişilere göre farklılıklar gösterir.

Birisi ağlar, gözyaşlarını gösterir. Kimisi ağlamaz ama onun ağlayıp ağlamadığını, gece yatağına yattığında; yastığının sırılsıklam ıslandığını, kimse bilemez, göremez…

Şimdi insanları bazı olaylarda; ‘yargılarken’ onlara önyargılı davranıp, sanki onları robot misali görüp, çözemediklerinden; her olaya aynı tepkiyi vermeleri beklemekte, onlarda o tepkiyi veremediklerinde onları ‘yargısız infaz’ yaparcasına, adeta gömmektedirler.

Yaşanılanlara bakmadan, irdelemeden, onları hedefe koyarken, şuna bakmıyorlar.

Ben olsaydım nasıl tepki verirdim? Buradan yola çıkarsak;

Nasıl ‘damdan düşenin halini, damdan düşen anlarsa’  olaylara farklı tepkiler veren, karşılayan ve yaşayanlara, önyargılı bakmadan önce;

Lütfen öz eleştiri yapıp; aynaya bir bakalım!

Doğum yapmamış, doğum sancısı yaşamamış; doğum yapan, o sancıları çeken, bir kadını anlaması beklenemez ise, hayatın akışı içinde, evladını kaybeden, hiç göremeyecek olduğu bilen; yada görmesi için uygun zaman ve zemini kollayan insanları da anlayacaklarını beklemek;

Çölde su aramaya benzer!

Saygılarımla.

canemregundem.com

 

TEILEN
Önceki İçerikNEDEN KANAL İSTANBUL? NEDEN ŞİMDİ?
Sonraki İçerikAMERİKAN OYUNLARI
Bağımsız, özgür, hiç bir kişi yada kurum ile nakdi, ayni yardım ilişkisi içinde olmayan, sadece özgür gazetecilik ve habercilik yapan, çevreye, doğaya ve canlı haklarına saygılı, gazetecilik anlayışı ile gündeme ışık tutmak için yola çıktım. Amacım sadece gazetecilik...