Can Emre
ADAM…
Adam…
Adam; şehirler arası yolda, aracı ile seyahat ederken aşırı hız nedeniyle, direksiyon hakimiyetini kaybetmesi ile takla atarak, tarlaya uçtuğunda; yolda seyreden araçlar durarak, adama müdahale etmek için yanlarına gittiklerinde, durum çok kötüdür…
Adam aşırı kan kaybetmekte, bilinci ise yarı yarıya kapalıdır… Hemen ambulans ve trafik ekipleri çağrılarak, yaralı adama acil müdahale edilmesi istenir…
Ambulans ve trafik ekipleri geldiğinde, sağlık ekipleri, hızlıca aracın içinde sıkışan adama müdahale ederek, kan kaybını durdurmak için çaba sarf ederken diğer ekip üyeleri, sedye getirerek ağır yaralı adamı ambulansa taşımak için hummalı, bir çaba içindedirler…
Adam ağır yaralı ve bilinci yarı yarıya kapalı, dünya ile bağlantısını ha kesti, ha kesecek durumda, yaşam ile ölüm arasında gelip gelmektedir…
Bu arada, sağlık ekipleri insan üstü gayret ile adamı hayattta tutmaya çalışarak, bir an önce en yakın şehrin, hastanesine hızlıca gitmek adına, var güçleri ile yoğun mesai harcarlarken; diğer yandan, gitmek istedikleri hastane ile irtibat kurarak, adamın sağlık durumu hakkında bilgi vermektedirler.
Yoğun bir çalışma ve telaş içinde, durumu ağır kan kaybı çok ve bilinci, yarı kapalı hastayı kurtarma adına, ambulans şöförü de ayağını kaldırmadan gaza basıyordu… Zaten kaza; yağmur sonrası kayganlaşan yol ve aşırı hız nedeniyle; olmasına rağmen, ölüm ile yaşam arası kalan adamı kurtarma adına; kaygan zemin ve yola aldırmadan, hasta ve can kurtarma adına, tüm limitleri zorlayan ambulans şöförü; gaza bastıkça basıyor, tehlikeleri hiçe sayarak hastaneye çabuk ulaşma adına gayret sarfederken, aşırı hız yapıyordu…
Hiç umulmadık bir anda; sedyedeki ağır yaralı hasta daha da ağırlaşarak, bilinci tamamen kapanmak ve sağlık ekipleri, adamı hayatta tutma adına yoğun bir şekilde çalışırken; şöför hız limitlerini zorladıkça adam da hayatta tutunmaya, gayret göstermeyi bıraktıkça panik, korku ve telaş arttıkça, artık filmde kopuyordu…
Korku filmi gibiydi!
Ambulans; kaygan yolda, virajı alamayarak, hastaneye 1 km. kala bariyerlere çarparak yan yatmış bir vaziyette ve içindekiler, sedyedeki adamı hayatta tutma adına, insan üstü gayret gösterirken hem telaş, hem panik, hem de korku, filmi gibi ambulans şoförünün kararsızlığı ve dikkatsizliği sonrası yaşanan kaza ile sedyedeki adam ikinci kez, kaza geçiriyordu…
Adam için ikinci kez, hayatta kalma mücadelesi başlıyordu bu kez… Hastanenin yakın olması bir nebze; adam ve ambulans için şans olsa da, sonuçta ağır yaralı bir hastaya bu kez ambulans şoförü de eklenmiştir…
O da yaralıdır… İkinci bir ambulans ve sağlık ekipleri, çok hızlı müdahale ederek ambulans içindeki hastayı ve ambulans şoförünü, hemen ambulansa bindirip, hastaneye doğru yola çıkarlar… Bu kez; iki hasta için yaşam ile ölüm arasında gidip gelmeler, yaşanmaktadır.
Bir tarafta ağır yaralı, bilinci kapalı ve kan kaybı ile gidip gelen adam ile yine onun gibi yağmur ve ıslak zemine aldırmadan hayat kurtarma adına, limitleri zorlayan ambulans şoförünün, emniyet kemeri takılı olmasına rağmen; başını direksiyona vurarak yarı baygın ambulanstadır…
Sonuçta; ağır yaralı ve ölüm kalım arası geçişler yaşayan adam ile birlikte, yaralı ambulans şöförü, hastaneye getirildiğinde sağlık çalışanları, iki hastayı acil servise taşımak için telaş ve koşuşturma içinde adeta birbirleri ile yarışırken; Türk filmlerindeki bir sahne, adeta yeniden canlanıyordu.
Burası Türkiye misali!
Yaralı adamı, acil servise yetiştirmek için gayret içinde koşan servis elemanları, acil servise bir kaç metre kala, yerlerin temizlik ve hijyen nedeniyle, yeni silinmesi ve kayganlaşmasına dikkat etmeden, uçarcasına koşarken, beklenmedik bir şey oluyor; görevliler iki kez trafik kazası geçirmiş ölümle yaşam arasında gidip gelen adamı sedyeden yere düşürüyorlardı!
Bu arada sedyeden düşen ağır yaralı hastaya, kaygan zemine dikkat etmeyen görevlilerden biride katılmış, başını yere vurarak bayılarak yüzü gözü, kanlar içinde kalmıştı.
Bastığın yere dikkat edeceksin…
Bu kez yere kafasını vuran görevlinin başı kanlar içinde kalmasına ve bayılmasının şaşkınlığı yaşanırken, diğer yandan ambulans şoförü acil servisten içeri girmiş, ona ilk müdahale yapılmasının ardından, kafası yarılan ve bayılan görevliyi arkadaşları yaka-paça, karga-tulumba acile taşırken;
Yağış ve kaygan zeminde aşırı hız yapan, ağır yaralanıp hastaneye gelmek üzere ambulans şoförünün acelesi sonrası ikinci kez, trafik kazasına maruz kalarak bilinci kapanan ve kan kaybı yaşayan adam; bu kez acil servise metreler kala, görevlilerin dikkatsizliği sonucu sedyeden düşürülerek, üçüncü kez kaza geçirmesi inanılmaz bir şeydi.
Kolunda serumlar, pansuman yapılmış yaralar, kırılmış kaburgalar, yorgun ve bitkin bir vücut, aşırı kan kaybı, rahat nefes alamama, bilinç kaybı derken; hemen ameliyata alınmasına karar verilip, hızlıca yerden kaldırılıp, sedyeyle ameliyathaneye taşınan adam; artık intikaları oynuyordu…
Ölüm ve yaşam arasında.
Dakikalar: 90+3’ü gösterirken, doktorlar son bir korner atışı için rakip ceza sahası içinde, tüm takım toplanmış, gol için canla başla çalışırken, goll olsun diye yırtınırcasına çalışıp, hastayı hayatta tutabilme adına, mücadele içindeyken ekip; Doktor: insan üstü gayret ile adamı hayatta tutmak için, ceza sahası içinde 90+3’ te goll ararken, tam da “ O anda “ umulmadık bir şey oluyordu…
Doktor son bir gayret ile topa vurup, meşin yuvarlak kale çizgisini geçmek üzereyken, statta herkes gol diye ayağa kalkarken; O anda, rakip takımın son saniyelerde oyuna girmek için bekleyen kale arkasındaki oyuncusu, topa müdahale ederek, kale çizgisinden içeri giren topu çıkararak, oyunun beraberlikle bitmesi için uğraşıyordu…
Ameliyathanede elektrikler kesilmişti.
Doktor isyan etti. Buda mı, gol değil!
Adam adına, nasıl bir şanssızlıktı?
Kendine güvendi; yağmurlu ve kaygan bir yolda hız yaptı takla attı; ağır yaralandı. Hastaneye kaldırılırken, içinde bulunduğu ambulans aşırı hız nedeniyle, yağmur ve kaygan yola dikkat etmedi, ikinci kazayı yaşadı.
Yine hastanede, görevliler yerlerin yeni silinmiş ve kaygan olmasına bakmadan, dikkatsizlik sonucu onu sedyeden düşürdüler. Ameliyathanede, son anda elektrikler kesildi. Ve beklenmedik bir son!?!
Her yer, gözyaşı ve hüzün…
Hakem maçı artık bitirdi derken, tüm takım ve doktor ceza sahası içinde çaresiz beklerken, topu çizgiden çıkaran ve oyuna girmek için ısınan futbolcu, topu çizgiden çıkarırken, müdahale edip topa vurduğunda top kendi defans oyuncusunun eline çarpıp, yön değiştirdiğinde, hakem maçı bitiren düdüğü çalarken; aynı zamanda penaltı noktasını gösteriyordu.
Tüm stad, seyirciler ve oyuncular şaşkındı… Maç, artık bitmiş ama son bir penaltı, ‘temdit penaltısı’ kullanılacaktı.
Top ağlarla buluşup, ya gol olacak, yada olmayacaktı. İnce bir çizgideydi adam.
Yaşam ile ölüm arasında…
O anda, Ameliyathanede ışıklar yandığında, doktor topun başına geçti.
Kaleciyi sağa, topu ağların soluna bırakarak galibiyet golünü attığında; stattaki seyirciler hep bir ağızdan ‘ Goolll’ diye bağırırken, üç kez ölüm ile karşı karşıya kalan hasta da, kurtuluyordu…
Goolll…
Yaralı adam artık ameliyat sonrası, uyanmalıydı. Kurtulmuştu…
Bir el, omuzuna dokundu…
Baba…Babacığım…
Lütfen kalk, uyan…
Maç seyrederken, uyuya kalmıştı adam…
Oğlu ve kızı ile evde yemek sonrası, maç seyrederken adam uyuyakalmıştı. İyi bir şekerleme yaptım dedi içinden.
Kaza falan yoktu… Rüyaydı.
Ama goolll vardı. Tuttuğu takım, gol atmış galip gelmişti. Bu kez şans onunlaydı…
Ama bazı şeyler rüya olmayabilir.
Eğitim, kültür, bilinç, yetişme, kendini geliştirme, alçak gönüllülük, iyi insan olabilme, karakter, dürüstlük, ahde vefa…vs.
Parayla satın alınabilecek değerler olmayıp, paranın gölgesinde, kendisini güneşin yakıcı ışığından korumak için kendinden olmayan, oluşmayan normları alamayacakları gibi, onları koruyan şemsiye, rüzgara, yağmura ve sıcağa karşı bir müddet korusa da, liyakatsizlikleri, eğitimsizlikleri, kültürsüzleri, bir gün ortaya çıktığında, güneşin altında dondurma gibi eriyeceklerini bilmelidirler…
Para her şey değildir.
Islak ve kaygan zemine aldırış etmeden, altındaki arabaya güvenip, hız yaparım diyenler, unutmasın en güvenli arabanın şoförü sen isen; gerisi teferruattır…
Baba dedi çocukları…
Baba galiba rüya gördün.
Evet dedi Adam…
Rüya gördüm.
Ama sadece rüyaydı.
Ama hayat gerçekti…
Hayat; adam için önemliydi. Rüyaların, onun için bir önemi yoktu. Çünkü o; rüya gibi bir hayat yaşamış ve sadece onu hatırlıyor, hatırlayacaktı…
Diğerleri mi?
Kimse hiç bir şeyine güvenmemeli, küresel iklim felaketi ile birlikte daha da yakıcı olacaktır güneş…
Sakın unutmayın güvendiğiniz ve sizi koruyacak sandığınız şemsiyeleriniz sıcağa, soğuğa, rüzgarlara ve fırtınalara dayanamıyacaktır…
Güneşin, tüm şemsiyelerinizi yakabileceğini unutmayın…
Güneş; bu durumda çarpacaktır sizi!
Hız yaparken dikkat edin…
Ehliyetiniz; kullandığınız araba için yeterlimi? Denk mi?
Birde ona bakın…
Altınızdaki arabaya değil, kendinize güvenin. Çünkü yollar ıslak ve kaygan; güneş yakıcı, siz şoför olduğunuza göre sadece kendinize güvenin.
Yoksa adam kadar şanslı olmayabilirsiniz. Ehliyetiniz var mı?
Yeterli mi?
Birde ona bakın…!
Ve dışarıya çıkarken aynaya da bakın!