KESİŞME / GHOST MAN/DARK ORWELL -2-

0
189
Kesişme-2

Can Emre Gündem

Can Emre

KESİŞME

GHOST MAN / DARK ORWELL

‘Karanlık Adam’

-2-

Adı George…

Mesai saati, neredeyse bitmek üzereydi. Evin sokak kapısı üç kez çaldı.

Tak..Tak..Tak…

Annesi seslendi. Oğlum kapıya bakar mısın? Postacı galiba…

Yok Anne daha neler! Bu saatte postacımı olur?

Postacı kapıyı üç kez çalar ya! Bende ondan esinlendim de, sana postacı gelmiştir dedim oğlum.

Sakin bir tavır ile kapıya yönelir ve açtığında, şaşırır! Karşısında duran postacıdır.

Merhaba!

Merhaba postacı bey.

Size uzaklardan bir zarf getirdim. Lütfen şurayı imzalar mısınız. Elbette. Nereden geliyor?

Üzerinde yazıyor efendim. Teşekkür ederim iyi günler.

İyi günler postacı bey.

Kim gelmiş Orkun?

Senin söylediğin kişi anne.

Nasıl benim söylediğim? Ben sana şaka söyledim, kapı üç kez çalınca postacı gelmiştir diye. Postacı mı gerçekten gelen? İnanılmaz!

Evet anne postacı, gerçekten.

Keşke bir şeyler dileseymişim olur muş! Bu saatte ne işi varmış? Mesai saatinde bitmek üzere. Ne getirmiş oğlum. Önemli bir haber mi?

Büyük bir zarf. Nereden geliyor biliyor musun? Tahmin edebiliyor musun anne?

Nereden bileyim, tahmin edeyim? Bilemedim Orkun. Ama meraklandırma beni lütfen!

Tamam anne. Tamam…

Üzerinde George ismi var.

George’ mu? Bizim bu isimde bir tanıdığımız yok ki? Hatırlamadım. Hatta çağrışımda yapmadı. Hatırlayamadım?

Haklısın uzun bir zaman geçti. Biliyor musun burada 2019’ da Levent Mahallesinde köpek katliamı olmuştu. Sahipli üç köpek, zehirlenerek öldürülmüştü. Basın bu konunun üstüne gitmesine rağmen, onları zehirleyenler bulunamamıştı. O zamanlardan sana çağrışım yapsın. Zihnini zorla biraz anne.

Evet, evet hatırladım Orkun. Çok kötü günlerdi.

Bir takım sıkıntılar yaşanmıştı. Olay oldu. Özellikle sokak köpeklerine o dönem baskılar, zehirlemeler, toplumun tasmalı ve kulağı küpeli  ama başıboş dolaşan köpeklere karşı, bakış açısı bir tuhaftı. Şimdi de, pek değişen bir şey yok ama o zamandan bu zamana, biz sokak köpeklerini ama kulağında küpesi bulunanları, her yerde görmeye kanıksadık.

Evet anne. O günlerde, tam da bu olay üzerine orada bulunurken, Finlandiya’da doğan George ile tanışmıştım. Bu olaylar yaşanırken. Hatta bize bile beraber geldik. Hatırladın mı?

Evet şimdi hatırladım. Hatırlamam mı? Bize de gelip, bahçede onunla derin sohbetler etmiştin.

Evet gelen zarf ondan.

George ‘ mu göndermiş.

Evet anne. O göndermiş. Zarf Amerika’dan geliyor. Daha doğrusu Amerika’ dan George göndermiş. Ama şaşırdım biliyor musun?

Neden Orkun?

Çünkü George Finlandiya’da yaşıyordu. Buraya gezmek için gelmişti. Tekrar memleketine döndü. Tabi buradan gideli, kaç yıl oldu. Belki ülke değiştirmiş olabilir. Hatta gönderdiği zarfta ta büyük. İçinde ne var acaba? Merak ettim.

Orkun, George Finlandiya da değil miydi? Evet ama zarfın postaya verildiği yer Nebraska anne! Şaşırtıcı olan da bu!

Bende şaşırdım şimdi. Finlandiya neresi, Nebraska neresi. Aç bakalım neler yazmış George, merak ettim Orkun!

Biliyorsun;

George’ un ailesi daha doğrusu dedeleri, yaklaşık kırk yıl önce Finlandiya ‘ya göç etmişlerdi. Orada doğmuştu George. Dedelerinin doğduğu toprakları merak etmesi, emekliliğinde onu buraya getirmişti. Birkaç gündür buradaydı. Ama yaşadıkları ve gördükleri karşısında çok üzgündü George. Hatırlıyorsun değil mi anne?

Evet oğlum hatırlıyorum. Hatırlamam mı!

Onunla bizim bahçede dertleşmiştik. Geçmişten konuşup güzel günleri yad ettik. Ama gelecek adına o günde umutsuz olduğumuzu konuşup, zor günlerin bizi beklediğini gelecek yılların, geçmiş yılları aratacağı konusunda, hem fikir olmuştuk. Bana orada iyi bir eğitim aldığını, yine orada soğuk kış gecelerinde çeşitli maceralara katıldığını, insan hakları, hayvan hakları, canlı haklarının her kesimde kabul gördüğü, insanların birbirine saygısını, yine insanlar ve hayvanlar arasında diyalogların çok güzel olduğundan bahsetmişti. Hiç unutmuyorum.

Hatta, UNESCO’ nun ortaya koyduğu ‘Canlı Hakları’ nın uygulanması, orada onlar için hayatın olağan akışında, normal bir durum olduğunu söyleyerek çok mutlu olduğunu dile getirmişti. Şöyle demişti George; ‘canlı haklarının yaşamın bir parçası olarak, tam bir uyum içinde tüm canlıları kapsadığını, adalet ve özgürlüğün, aynı zamanda eşitliğin, tüm canlılar için geçerli olduğunu da söyleyerek, burada gördüğüm kadar, bırakınız insan haklarını, hayvan haklarını ve canlı haklarını, ‘İnsanlar’ kendi haklarını bile savunamıyorken, nasıl savunacaklar diye de, eklemişti.

Hatırlıyorum Orkun. Bende sizinleydim bahçede sohbet ederken.

Biliyorum Anne.

Ne demişti sonra.

Korkuyorlar,

Çekiniyorlar,

Tir tir titriyorlar, buradaki insanlar.

Anlamış değilim. Ama bir kaç gündür şehri gezerken analiz ediyorum, ekonomik sıkıntılar, yaşam kaygıları, geleceksizlik, belirsizlik, sizleri köşeye sıkıştırmış. Bırakınız hayvan haklarını, insanlar kendi menfaatleri için bir gün siyaha beyaz, başka bir gün ise beyaza siyah diyorlar. İkircikli bir toplum, menfaat duygularının ön plana çıkaran insanlar ve canlı haklarını hiçe sayan ve içlerinde, hayvan sevgisi olmayan insanlar toplumda çoğalmış’ diyordu.

Haklısın dedim. Daha sonra bana Adaleti sordu. Bende gayri ihtiyari hangi adalet? Diye sordum? Anlatmaya başladı o zaman George.

Kırk yıl önce dedeleri Finlandiya’ya göç ederken, aynı mahallede oturan ‘Adalet te’ Almanya’ya göç etmiş. Ailem onu da görmemi söyledi, dedi. Bende; bizim mahallede de vardı bir Adalet, oda kırk yıl yıl önce İsviçre’ye göç etti. Ama dönmedi demiştim.

Hatta, bu ortamlara döneceğini zannetmiyorum. Adalet, gittiğinden beri bu ülkeye..!

Biliyor musun?

Haklısın dedi. George!

Haklısın…

Peki insanların, hayvan ve canlı haklarını hiçe saymasının en önemli nedeni ne olabilir? Dedim..! Bana dönerek şöyle demişti.

Hayvanlar konuşamazlar, bir şey isteyemezler, hatta insanların dünya üzerinde dostu olan ve onları koruyan ‘Sokak Hayvanları’ tüm mağduriyetleri yaşarken, insanlar onların yaşam kaygılarını, korunma ve beslenme ihtiyaçlarını gözetmezler. Çünkü? Onlar yani sokak hayvanlarının, ‘Oy Hakları’ Yoktur’ demişti.

Şaşırdım… Haklıydı.

Bunu hiç düşünmemiştim George… Bende şaşırdım biliyor musun?

Neye?

İnsanların oy uğruna bu kadar değiştiğini ve insafsız olduğunu.

Doğru söylüyordu George;

Sokak Hayvanlarına yardım etmezler, şayet onların insanlar gibi ‘Oy Hakları’ olsaydı bugün bu durumda bulunmazlardı. Sonra da;

‘Dedemler, babamlar ülkenizi çok methetti, eski günlerinizi, ama görüyorum ki, eski günler geride kalmış. Hayaller, umutlar yok olmuş, toplum gelecek kaygısı yaşıyor. Gücü eline geçiren, sözde Demokrat oluyor. Nerede o eski günler’ dediğini biliyorsun değil mi anne?

Evet Orkun.

Ona burada kal bizim misafirimiz ol desek te, bu teklifimizi kabul etmedi.

Ve bir süre, dedelerinin doğduğu şehri gezdikten sonra ana vatanından doğduğu topraklara, Finlandiya’ya gitti. Hepimiz üzüldük. Aslında haklıydı George. Doğduğu topraklar onun vatanıydı artık. Dedesinin doğduğu topraklarda yaşaması mümkün değildi. Çünkü dedesinin yaşadığı dönemler, ülkenin en güzel dönemleriydi. Şimdi bu toprakları kırk yıl önce terk eden, Adalet bile uğramadığına göre George ‘un uğrayacağını sanmam. Ara sıra mektuplaşırız böyle ve hasret gideririz.

Peki George kim?

Anlattı…

Geçen hafta, Bandırma Levent Mahallesinde vahşice katledilen üç köpekten biri, aynı ırktanız. Alaska Kurt köpeği olarak ben Finlandiya’ da doğmanın şansını taşırken, ırktaşım burada doğmanın vurdumduymazlığı ile katlediliyor. Hatta, bakıcısı zehirlendikten sonra Bandırma Geçici Bakım Evini arayıp, olayı ihbar etmesine rağmen, ‘biz sahipli ev köpeğine müdahale edemeyiz’ diyerek gelmeyen, fakat vatandaşların tepkisi karşısında çok sonra gelip, ama yaşama tutunamayan, Alaska Kurt köpeğinin yaşadıklarını duyunca; burada kalmanın benim için bir anlamı kalmadığı için hemen dönüyorum. Burada sahipli-sahipsiz ayrımı bile var. Şaşırtıcı! Canlı olmanın kavramını unutmuşlar.

Dedemin, babamın memleketi artık yok ve çaresizlik diz boyu. Haklar, özgürlükler, demokrasi ve hiçsizlik insanları oradan oraya savururken, hayvanları düşünen bir elin parmakları kadar.

Peki bir daha gelecek misin?

Ömrüm yetmez, yetse bile artık zor. Bak, Adalet bile gideli ülkeden kırk yıl olmuş, dönmediğine göre, bende artık dönmem; dedi.

Evet, doğru söyledi giderken George, oy veren insanlar bile kendi seçtiklerini sandıkta belirleyemiyorsa, liderlerin belirlediği isimleri seçiyorsa, orada demokrasiden ve adaletten bahsetmek zor, diyerek ana vatanına dönmüştü.

Anlıyorum Orkun seni. Ama daha fazla meraklandırmadan zarfı aç lütfen oğlum.

Zarfı özenle açtı Orkun. İçinden bir mektup ve üç adet fotoğraf çıktı. Anne çocuk fotoğraflara bakınca George hemen tanıdılar. Biraz yaşlanmış olsa da kendi vatanında halen yaşantısını sürdüren diri bir köpekti. Diğer fotoğrafta ise iki yavrusunun fotoğrafları vardı. Biri dişi ismi Alba, diğeri erkek ismi Rex’ ti. Üçüncü fotoğrafta ise bir gurup hırsız tipli adamlar görülüyordu.

George mektubunda şöyle diyordu. ‘Sevgili Orkun, ben şu anda Amerika Nebraska’dayım. Biliyorsun Finlandiya’da yaşıyordum. Son sahibim beni kızak çekmekten emekliye ayırdı. İki evladım ile birlikte Lapland bölgesinde yaşıyorduk. Eşim ölünce artık yoruldum ve yeni sahibim Esa ile mutlu bir hayat sürdürürken, buraya kızak binmeye gelen sana üçüncü fotoğrafta gönderdiğim isimleri  Hektor ve Robert iki Amerikalı Alba ve Rex’i bir gece bağlı olduğu ipleri keserek, kar motoru ile kaçırdı. Sahibim Esa uyuyordu. Ben fark ettim ve peşlerinden gittim. Ama benden daha hızlıydılar…

Daha sonra kokularından iz sürerek, Lapland bölgesinden ayrılıp onları bekleyen araca binerek bölgeden ayrıldılar. Sonra çaresizlik içinde eve döndüm. Sahibim Esa ile konuşarak durumu anlattım. Müsaade istedim. Finlandiya’dan ayrıldım ve Amerika Nebraska’ya geldim. Detayları daha sonra anlatırım. Bana oradayken her zaman sana yardım ederim demiştim. Ben de sana güvenerek bu mektubu yazdım. Zor durumdayım. Evlatlarım çalındı. Adres mektupta yazıyor. Şayet yardıma gelirsen mutlu olurum.

Ne düşünüyorsun Orkun?

Bilmiyorum. Odama gidip biraz uzanmak istiyorum. Çok üzgünüm.

Bende öyle.

Yatağına uzanır ve gözlerini kapatır.

Beyninden içinden gür bir ses.

Orkun!

Orkun fırlar yatağından. Etraf simsiyahtır. Perdeler kapalıdır ama odanın içi kıpkırmızıdır.

Ben Ghost Man yani Dark Orwell.

Senin geleceğinim biliyorsun.

Hadi kalk gidiyoruz.

Ne duruyorsun?

Nereye?

Nebraska’ya….

Macera başlasın evlat!

O arada kapı çalar. Ve…

-2-
Can Emre