NEPOTİZM, MOBOKRASİ, KLİETALİZM, NEDİR?

0
3935

Can Emre

NEPOTİZM, MOBOKRASİ, KLİETALİZM, NEDİR?

Siyaseten, Türkiye’yi dibi kapkaranlık bir uçurumun kenarına iyice iteleyen, 24 Haziran seçimlerinden sonra, son 3 ayda yaşananlara baktığımızda; siyasi, sosyal ve ekonomik anlamda durumumuz hiçte iyi değil.

Yine 24 Haziran öncesi, 2004′ te Mecliste 11. Cumhurbaşkanı seçiminde yaşanan 367 garabeti ve özellikle, Cumhurbaşkanını ‘Halkın Seçmesi’ kavramı ile birlikte ‘Yetmez ama evet’ çilerin propagandaları, daha sonra yaşanan siyasi ve sosyal doku bozuklukları, bugün ortaya çıkan tablonun başlangıcı olmuştur.

Aslında  Erdoğan’ın, 10 Ağustos 2014’te yüzde 51.7 oyla Cumhurbaşkanı olmasıyla, hız kazanan ve o günlerde çiğnenen, Anayasa ile ilgili, bütün itirazlara karşın, sarf ettiği ‘gidin işinize ya.!’ lafıyla hafızalarda yer alırken, bugün artık  ‘tek lider – parti devleti’ süreci tıkır tıkır işliyor.

7 Haziran 2015 AKP’nin yenilgisi ile başlayan süreçte, bunu kurnazca değerlendiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni seçim takvimi ile 1 Kasım’da, iktidarı yeniden alarak ve daha sonra, 15 Temmuz darbe girişimi ile birlikte, ortaya çıkan yeni konjonktür gereği, görevinden alınan on binlerce, hatta yüz binlerce, kamu görevlisinin yer değiştirilmesi, işine son verilmesi ile aslında yeni bir düzenin işaretiydi.

Neydi bu düzen?

Bu gün dahi, insanların gerçeği tam olarak kavrayamadığı ve bilmediği, Partili Başkanlık, ama açıklandıktan sonra gördük, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın üstün ve yüksek görev tanımlamaları ile donanmış, adeta ‘Tek Adamlık’ rejimi.

Üstelik bu rejim 95 yıllık Cumhuriyet Rejiminde ‘Parlamenter Sistemin’ yıkılışı ile yine Cumhurbaşkanı Erdoğan’a göre dizayn edilmiş elbisenin, kendisine giydirilmesidir.

Yeni Partili Başkanlığın yani artık bugün tescillenen tek adamlığın, gerçek anlamda açılımını bilmeyenlere anlatalım.

  • Yargı üstü, denetimden muaf, eleştiriye cezai müeyyide ile yetkilendirilmiş bir Cumhurbaşkanlığı geliyor/geldi.
  • Parti üyesi Cumhurbaşkanı bu sıfatla orduya başkomutan olacak.
  • Milletvekillerini liyakat değil sadakat kriteri üzerinden tek tek saptayacak, böylece TBMM’ye hükmedecek. Gerektiğinde Meclisi fesih edebilecek.
  • Sadece yüksek yargının değil, merkezi/bölgesel/yerel tüm idari ve mülki kadroyu da bizzat kendisi belirleyip atayacak. Atadığı kişileri istediği an görevden alacak, dolayısıyla sürekli korku ve itaat ikliminde devletin tüm kademelerini yönetecek.
  • Darda kaldığı zaman, tamamen keyfi olarak kararnameler çıkarabilecek. Olağanüstü Hal ilan edebilecek.
  • Meclis’i lağvetme yetkisiyle yasamayı sürekli olarak kendi hakimiyet alanında, amaçları doğrultusunda, çevresinde topladığı dar çevrenin de desteğiyle yönetecek.

Bu sistem 2004’te TBMM’de 11. Cumhurbaşkanı seçimlerinde yaşanan 367 krizi sonrası ve Abdullah Gül’ün, son kez TBMM’ de seçilmesinden sonra planlanan ve yürürlüğe konarak, 24 Haziran 2018’de yeni sistemin ortaya çıkarttığı durumun, bu gün Cumhurbaşkanı ile kapalı bir düzen ve kurgulandığı şekliyle, tıkır tıkır, işleyerek yoluna devam ediyor.

Peki, Muhalefet Partileri için durum nasıl dersiniz?

Onlar için değişen bir şey yok; 2014’ten önce olduğu gibi Genel Başkanlar görevlerinin başında, Mecliste Milletvekilleri ise ayrı ayrı, gruplarda çalışmalara devam.

Olan oldu artık. Şimdi Türkiye, 24 Haziran sonrası ‘Mobokrasi ’ye evet dediği için aslında bu kavram ve kavram bütünlüğünün, ne anlama geldiğini pek bilen yok!

İyi de, nedir ‘Mobokrasi’ ?

Siyaset bilimde çoğu kez ‘Oklokrasi’ kavramıyla birlikte anılan bu yönetim tarzı, kökeni Latince mobile vulgus’ta ‘kaypak kalabalık’ olan, daha sonra kısaca ‘mob’a dönüşmüş bir tanımlama.

Prof. Bernard Lewis’e göre; Mobokrasi ‘yığın’ idaresi’ ve ‘oy çokluğu istibdadı’ demektir. En sonunda süreci bir baskı idaresine dönüştürür. Böylelikle bazı ülkelerde demokrasi ile iş başına gelen bazı partilerin, büyük oy çokluğuyla iktidara yerleşip, demokrasiye, son vermeleriyle sonuçlanır. Diğer bir deyişle ‘Mobokrasi’, yığınların yönlendirdiği sözde demokrasi.

Örnek mi? Mesela Almanya’da ‘Hitler süreci’.

Hitler iktidarını millet iradesi ile perçinlemiş ve bu ‘zafere’ dayanarak demokrasiyi ‘Mobokrasi ‘ye çevirmiştir. Bir başka deyişle Mobokrasi, çoğunlukçuluğun kaba, ilkel ve en gözü kara halidir. Meşru devlet kurumlarının tek tek sindirilmesi ve işlevsizleştirilmesi sonucunda, siyasi karar alma süreçlerine bilgi ve ahlaki değerlerden yoksun, saldırgan, dar bir çevrenin ‘kaypak kalabalıkları’ manipüle ederek hakim olması.

Peki bu uygulamaların diğer açılımlarına bir bakalım, yeni sistem bize ne getiriyor/getirecek. Aslında yine pek çok insanımıza yabancı kelimeler gibi gelse de, kavramlar hiçte yabancı değil. Aslında hepimizin bilmesi ve anlaması gereken terimler bunlar. Gelin hep beraber bakalım…

Nepotizm Nedir?

Nepotizm; Akraba kayırma veya adam kayırma, anlamı taşımaktadır. Nepotizm,  günümüzde ahbap çavuş ilişkisi (karşılıklı çıkarları gözeterek, sıkı dostluk içinde olma) olarak tanımlanabilir. En önemli problemlerinden sayılan, kayırma iş yapıların bilgi seviyelerine göre değil; yönetim ilişkilerinde daha yakınlığı ile olan kişilerin seçilmesi ile yapılan uygulamadır.

Oklokrasi Nedir?

‘Oklokrasi’, ayak takımı yönetimi anlamına gelen tabir. İlk çağlarda, demokrasiye yönelik eleştirel olarak kullanılırdı. Çoğunluk diktası ve Mobokrasi ile de paralel olarak kullanılır. Kitlelerin her istediklerini dayatabildikleri rejim, demokrasinin yozlaşmış halidir.

 Klietalizm Nedir?

Genellikle cumhuriyet ve demokrasi dışı yönetim biçimlerinde, otoriteyi ya da, yönetimi ele geçirmeyi planlayan himaye sistemi. Ayrıca; Politikacıların uzun vadeli politikalar uygulamak yerine, kendisine oy verenleri müşteri gibi görüp, müşteri-temelli ilişkiler kurması, aldığı oy karşılığında, kişiye ya da zümrenin yararına bir politika ya da, serviste bulunması anlamında da kullanılır.

Cronyacpitalizm Nedir?

Eş-dost kapitalizmi;  İş adamı ile devlet görevlileri ve siyasiler arasındaki yakın ilişkiye dayanan bir ekonomiyi tanımlar.

Borç alacak dengesi. Amcaoğluna tanınan ek kredi imkanları.
İdare ediver abi destekli sübvansiyon sistemi.
Eş-dost kapitalizmi, kapitalizmin ‘adil rekabet’ ilkesine, yasalara, yasalara değilse etik değerlere, aykırıdır. Ülke kaynakların verimsiz kullanımına ve çarçur edilmesine yol açar. Siyaset kurumunu yozlaştırır, demokrasiyi bozar.

İhaleler, özelleştirmeler, satın almalar, yabancı sermaye arayışlarının ortaya çıkarttığı konjonktür olarak; amca, dayı, yeğen ve yandaş olarak paylaşımını ifade eder.

Yeni Türkiye ve yeni sistem bu.

Yani Mobokrasi ve türevleri…

Günaydın, Türkiye’m…

canemregundem.com

TEILEN
Önceki İçerikTÜRKİYE’DE KADIN OLMAK ZOR
Sonraki İçerikATATÜRK KİM? DİYENLERE….
Bağımsız, özgür, hiç bir kişi yada kurum ile nakdi, ayni yardım ilişkisi içinde olmayan, sadece özgür gazetecilik ve habercilik yapan, çevreye, doğaya ve canlı haklarına saygılı, gazetecilik anlayışı ile gündeme ışık tutmak için yola çıktım. Amacım sadece gazetecilik...

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here