10 Aralık 2015
Can Emre
MESELE TERMİK SANTRAL veya
ŞİRİNÇAVUŞ DEĞİL, MESELE…
Dünyanın kanunudur, doğarsın, yaşarsın ve ölürsün….
İşin garip yanı, yaşadığımız dünyayı biz insanoğlu kirletir, hatta deforme eder, daha sonrada kirlenen dünya için çözümler ararız. Ne kadar komik değil mi? Biz insanlar, diğer insanların yaşam alanlarına müdahale eder, onlar adına kararlar alır, daha sonra o kararları tartışarak çözüm yolları arar dururuz.
Birileri çıkar Güney Marmara’nın ‘Sanayi Bölgesi’ olmasını planlar, programlar, yıllar öncesinden hayata geçirir, daha sonra planlarını uygulamaya koyar, bölgeden değerinin katbekat yükseğinden arsaları, tarlaları alır ve planları işlemeye başlar.
Birileri bizim adımıza kararlar alır, kimdir bu birileri?
Aksakallı ihtiyar olmadığına göre, Kapitalist Dünya’nın canavarları…
Adı sanı, cismi, ismi önemli değil, onun tek derdi, sömürmek ve yok etmektir.
Dünya kirlenecek, bozulacak, tahrip olacak, ormanlar katledilecek, toplumlar, insanlar yok olacak, onların umurunda değildir.
Neden olsun ki…
Kapitalizm ve onun uzantıları senin Marmara Denizinde denize girmez, Erdek, Ocaklar ve Avşar’da tatil yapmaz, Tatlısu’da, Bakraç ’ta hafta sonunu değerlendirmez. Erdek Körfezinde yüzmez, balık tutmaz, Kapıdağ’da yürüyüşe katılmaz;
Kapıdağ da dünyanın sayılı endemik bitkilerin olması, onun ilgi alanına hiç girmez. Kyzikos ve Daskyleion neresidir? Dediğinizde, uzayda zanneder, kelle peynirinin, höşmerimin, yoğurdunun tadını bilmez. Kuş Cennetinin ismini sadece festival adı olarak duymuştur.?!
Binlerce kuşun yaz ve kış orada konaklaması ilgi alanında değildir, topraklarının bereketi, pirinç, soğan, balık cennetti olması, onun umurunda değildir. Onlar için hayat, onlar için var olma damarlarında kan yerine, akan dolar ve eurolardır.
O, zaten dünya da değildir, dünya insanı hiç değildir. O kapitalizmin esiri olmuş, insanlıktan uzak, tatsız tutsuz ve ruhsuzdur.
Tüm ihtiyaçlarını dünyanın sayısız merkezlerinden tedarik eder, kahvaltısını Paris’te yaparken, öğle yemeğini Dubai’de yer…
Sen bir hırka, bir lokma derken, o senin ağzındaki son lokmayı, sırtındaki eski hırkayı senin üzerinden almak için planlar yapar.
Dil, Din, Irk, Mezhep onun için fark etmez, sana iyi, güzel ve hoş haliyle yaklaşır, sana sen, gibi davranır, senin güvenini kazanır, dost olur.
Ama hiç kurttan kuzu, Tilki’den dost olur mu?
Olmaz…
Peki, senin adına karar verenler, bu bölgeyi ‘Sanayi Bölgesi ilan edenler’ şimdi mutlu musunuz? Bu gün olmasa da yakında veya yakın bir gelecekte, bu bölge sizin Sanayi olgunuz ile kirlenirken, bozulurken, canlılar yok olurken, insanlar hastalanırken, özellikle Marmara Bölgesinin kirlenmeyen tek bölgesi olarak yüzyıllardır kendini korumuş toprakları çok uluslu şirketlere açarken hiç mi vicdanınız sızlamadı mı?
İstihdam, gelecek, yatırım, gelişmişlik masallarını çok duyduk. Fakat Sanayi Bölgesi olgusu sadece Güney Marmara için mi geçerli? Başka bölge yok mu?
Aslında, mesele Termik Santral, Şirin Çavuş, Sanayi Bölgesi olgusu değil, mesele İnsan olabilmek ve Bölgesine sahip çıkabilmektir. Kim bölgesine sahip çıktı? Kim çıkmadı? Artık timsah gözyaşını dökmenin faydası yok. Görüyoruz, duyuyoruz, ruhlarını kapitalizme satanları da biliyoruz.!
Hele hele, Şirin Çavuş’ta Termik Santral gerçeği gün gibi yüzümüze vururken, toprakların çok uluslu holdinglere satılırken, Termik Santral belasını bertaraf etsek te, o bölgede Sanayi Bölgesini olgusunu ne yapacaksınız?
Nasıl bertaraf edeceksiniz?
Dedik ya, insan doğar, yaşar ve ölür;
Sizler bu döngüyü değiştiriyorsunuz, bu bölgeyi sanayi adı altında çok uluslu şirketlere açarak, toprağı, denizi, havayı ve insanları zamansız öldürüyorsunuz.
Ve bizi satıyorsunuz? Yazık değil mi?
İyi uykular ülkem, ve şehrim, iyi uykular…
canemregündem.com