BUNU SADECE KADINLAR BAŞARABİLİR
14 Mayıs 1950’de yapılan seçimlerle birlikte, tek partili sistemden çok partili hayata geçilerek, 68 yıldır erkek egemen sistemde, yine erkek egemen siyaset ve siyasetçilerle bu günlere kadar geldik…
Sonuç;
Siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik anlamda en iyi tabirle erkek siyasetçiler, hep çuvalladılar…
Cumhurbaşkanı Erdoğan, FETÖ olayı başta olmak üzere, siyasi, sosyal ve ekonomik başarısızlıkta ‘Kandırıldık’ söylemi ile günah çıkarmıyor mu?
Yani, erkek egemenler, siyaseten hep kandırılmışlar…
“Türkiye Prekarya’ya Doğru” yazımda, dünyada ve Türkiye’de yaşanan paradigma gereği, Marksizm babası Karl Marx’ın sosyalizm tezleri arasında yer alan ‘Proletarya, Kölelik’ gibi İngiliz İktisatçı Guy Standing’e göre dünya yeni bir evreye girerek ‘Prekarya’ dönemi yaşadığımızı söylüyordu.
Prekarya; Eğitimli veya eğitimsiz insanların, umutsuzluk, geleceksizlik, belirsizlik yani hiçlik duyguları taşıyarak, gelecek kaygısı yaşadıklarını, belirsizliğin toplumda öfke ve patlamaya neden olabileceğini belirterek, gelecek kaygısı yaşayanların çaresizlik içinde hayata tutunmak için, çok zorlandığı gerçeğini yüzümüze vuruyordu.
Bende bu gerçeklikten yola çıkarak Prekarya’ nın umutsuzluğun, çaresizliğinin ve geleceksizliğinin yanında ‘Sihirli Kelime’ olarak ‘Birleşmek’ sözcüğü kullanarak, Atatürk’ün Ulusal Kurtuluş Savaşında, Türk Halkının tüm katmanları ile dil, din, kimlik ayrımı gözetmeksizin, başardığını dile getirerek, şayet kölelikten bile daha kötü yaşam şartları sunan ve adeta insanları ölüme mahkum edecek bu sistemi yenebilmenin, birleşerek toplumsal anlamda hareket etmemiz gerektiğinin altını çizmiştim…
Bu gün, bu sihirli ‘Birleşmek’ kelimesini detaylandırmak ve biz Prekarya’yı kabul etmeyen-etmeyecek olan çağdaş, modern, Atatürk İlkelerini benimsemiş, aydın, kadın-erkek eşitliğini savunan bireylerin, bugün aşındırılan Cumhuriyet değerlerimize sahip çıkarak ve siyaseten 68 yıldır ülkeyi, daha çağdaş ve yaşanabilir yapabilmek için bugün halen daha kandırıldıklarını itiraf eden erkek siyasetçilere rağmen;
Ben kişisel olarakta, Prekarya’yı yaşamak istemiyorsak, artık her fırsatta kandırıldıklarını beyan eden erkek siyasetçiler yerine;
İyi yetişmiş, akıllı, bilgili ve kültürlü, modern ve çağdaş, iyi eğitim almış, savaşan, yılmayan, ‘kandırılamayacak kadar kendinden emin olan’ gerçekleri görebilen, Cumhuriyet değerlerine sahip çıkan, anne, abla, kardeş, eş yani ‘Kadınlarımızın’ etrafında birleşerek bu mücadeleyi sürdürerek kazanabileceğimizi düşünüyorum.
Özele inmeden, basın ve medyada, yine sosyal platformlarda takip ettiğim sosyal, kültürel, yaşamsal kadın platformları, hayatın her alanında;
Fotoğrafa iyi bakın; Bu fotoğrafta, alt kimlik, üst kimlik, başı açık, kapalı, inançlı veya inançsız, namaz kılan, kılmayan, evli veya bekar, genç veya yaşlı, fark etmeksizin kadın dayanışması ve mücadelesi göreceksiniz.
Bu dayanışma ‘Hak arama’ mücadelesidir. Hayatta kalma ve hayata tutunma mücadelesidir…
Burada İngiliz İktisatçı Guy Standing’in ortaya koyduğu, bu gün yaşadığımız belirsizlik, umutsuzluk ve hiçsizliğe haykırış olmakla birlikte, Prekarya’ya karşı mücadeledir.
İşlerine, aşlarına, geleceklerine ve hatta emekliliklerine öyle olunca da evde bıraktıkları çocuklarının geleceklerine, sahip çıkmak için yaptıkları mücadeledir. Kadın, hayatımızın her alanında haksızlığa, hukuksuzluğa fotoğraftaki gibi başkaldırmış durumda.
Kadınlarımız neden başarır?
Açık yüreklilikle söylemeliyim ki, daha önce de hayatın içinde olan kadınlar, özellikle 2002’de AKP iktidarı ile birlikte uygulanan sözde ‘Ilımlı İslam’ söylemindeki model ile eve kapatılan, ‘Meta’ olarak görülen, nesne muamelesi gördüğü için geri kalmış toplumlarda değersizleştirilip, yok sayılmışlardı.
Ama günümüzde artık öyle değil…
Kadın dayanışma merkezleri, kadın sığınma ve korunma evleri, kadın cinayetlerini sorgulayan kadın dernekleri, kadın cinayetlerini durduracağız platformu, kadın avukatlar grubu, kadın sivil toplum örgütleri hatta cumartesi anneleri, yıllardır bu platformlarda mücadele eden ‘Kadın Dernek ve Platformları’ olarak, erkek egemen toplumda başarılı olmuş kadınlardır.
Bugün siyaseten sözde kandırılmış, kendi çıkarını düşünen, yine kendini imtiyazlı gören, bilgi, görgü, eğitim ve liyakatle değil, zenginliği ile bir yerlere gelen, erkek egemen toplumda, tüm bu olumsuzluklara rağmen, hemcinslerine kucak açan, mevki ve makam düşünmeyen, annelik ve kadınlık duyguları ile hareket eden çağdaş ve kendinden emin, toplumun her katmanında görev yapan kadınlarımız bence, hem siyasette, hemde sosyal platformlarda ” PREKARYA’yı ” yenebilecek tek öznedir…
O nedenle, kadınlarımız, sosyal ve kültürel, ekonomik ve siyasi alanda erkek siyasetçilerimizin yerine, bugüne ortaya koyduğu felsefe ve değerler ile özellikle fotoğrafta gördüğünüz üzere Flormar’ da direnen, hak arayan en önemlisi ‘PREKARYA’ olmak istemeyen, annelerimiz, ablalarımız, eşlerimiz yani kadınlarımız, bizim bu mücadelede en önemli gücümüzdür.
Şimdi bu gücün farkında olarak, siyasetin dışında, yabancı vakıflarca beslenmeyen, desteklenmeyen, Cumhuriyet değerlerine, ülkesine ve en önemlisi Prekarya’ya yani belirsizliğe, çaresizliğe, hukuksuzluğa, umutsuzluğa seslerini yükseltecek kadınlarımıza destek olarak, bu mücadeleyi kazanabiliriz.
Şayet; Kadın kendisi ve çocuğunun geleceği için hak arayabiliyorsa, bazı siyasetçiler gibi onları kimse kandıramaz. Onlar sadece geleceklerini kurtarma adına savaşırlar…
Sihirli kelime ” Birleşmek ” ise;
Adres, siyasi partiler, liderler, bazı dernek, düşünce kuruluşları ve dış güçlerin beslediği vakıf ve dernekler değil;
Biz zati Kadınlarımızdır.
Artık toplum, kandırılan, sözlerinde durmayan, bir gün başka, diğer gün başka söylemlerle güven kaybeden, erkek siyasetçiler yerine, kadınlarımızın haklı mücadelelerindeki başarılarını siyasi ve sosyal arenada da görmek dileğiyle;
Şimdi sahne sizde…
Kadınlarımız bu konjonktürde, kendi ayakları üzerinde duran ve Prekarya’ya karşı mücadelede en önemli öznedir.
Söz Kadınlarımızın’dır artık.
Yolunuz açık olsun…