TÜRKİYE NATO’DAN ÇIKIYOR MU? S400 KRİZİ İLE
Yeni Dünya Düzenine 5 Kala…
2.Dünya Savaşı sonrası 1949’da SSCB ve Komünizm tehdidine karşı ülkeleri koruma adına kurulan NATO’ya, 1950’de İnönü ile müracaatımız kabul görmemiş, ardından Menderes Hükümetinin Kore’ye asker göndermesi ile 1952’de NATO’ya tam üyeliğimiz kabul edilmiştir.
NATO; Truman Doktrini ve Marshall yardımları gibi Amerika’nın emperyalist duygularla bölgeyi ve ülkeleri çevreleme politikasıydı. 2.Dünya Savaşına girmemiş olmamız rağmen, savaşın getirdiği yokluk ve kırılgan ekonomi bizi zorlamış, Stalin’in bizden toprak istemesi ve boğazlar sorunu yaratması ortaya güvenlik sorunu çıkartmıştı.
Atatürk’ün vefatından sonra İnönü döneminde, savaşın kırılganlığı ile birlikte 1939-1945 yılları arası “buhranlı yıllar” olarak geçmiş, savaştan korkan ve çekinen Türkiye, tek partili hayattan çok partili sisteme geçişte, Menderes Hükümetinin Kore’ye asker göndermesi ile yine savaşın içine girmiş oldu.
Bu ülkenin kaderi, zaten savaşlar ile yazılmıştı.
Stalin’in tehditleri, bölgesel anlamda Komünizm tehdidinden korunmak için ortaya çıkan paradigmaya, Menderes Hükümeti hem NATO konseptine girmeyi, hemde Amerika’nın Marshall Yardımlarını kullanıp, aslında NUTUK’ta Atatürk’ün Amerikan Mandacılığı ve İngiliz Himayeciliğine karşı söylediklerini unutmuşcasına, NATO’ya ve Marshall Yardımlarına can simidi gibi sarılıyordu.
Ortaya konan bir oyundu ve bu oyun, gerek Amerika, gerekse Rusya’nın ortak katkıları ile gerçeğe dönüşüyor; Türkiye Amerikan hegemonyasına, emperyalizmin kollarına kendisini bırakıyordu.
O nedenle, gerek ekonomik, gerekse güvenlik zafiyeti nedeniyle, Marshall Yardımlarını kullanmak ve NATO’ya üye olmak, aslında Amerika’nın isteyipte bulamadığı bir şeydi. Ve Türkiye oldubittiye getiriliyordu. Plan Türkiye’nin çevrelenmesi, kontrol altına alınması ve sömürülmesi adına tıkır tıkır işliyordu.
Amerika; 1.Dünya Savaşı sonrası Wilson İlkeleri, 2.Dünya Savaşı sonrası Truman Doktrini ile emperyalizme yeni bir yorum getiriyordu. Bu kez Amerika bu anlamda daha insancıl, daha yumuşak, halkları aydınlığa çıkarmak, barış götürmek ve yine halkları zengin etme adına ortaya koyduğu doktrinler ile girdikleri ülkelere aslında felaket götürüyordu.
Bu felaketin adı; sömürü düzeni, onların tanımlamaları ile; “Yeni Dünya Düzeni” idi. Hep sorulur; biz Amerika ile stratejik ortak mıyız?
1960-1980 darbesi, 1971 askeri muhtırası Ordu içindeki bazı subayların darbeleri içselleştirmeleri, oluşan kaoslar, yaşanılan idamlar, ambargolar, PKK terörü, BOP planları, yeşil sermaye ABD ilişkisi, Ilımlı İslam senaryoları, Irak’ta askerlerimizin başına çuval geçirilmesi, FETÖ organizasyonları, 15 Temmuz darbe girişimi, siyasi, ekonomik ve askeri tehditleri düşününce karar size kalmış, Türkiye-ABD stratejik ortak mı? Değil mi? Tezlerine…
Bana göre Türkiye ve ABD stratejik ortak değil, hiçte olmadılar. Şayet stratejik ortak olsalar idi, yukarıda saydıklarım başımıza gelmez, bölgesinde güçlü ve zengin bir Türkiye olurdu.
Bugün; Marshall Yardımları ile ülkeye giren Amerika, askeri anlamda da NATO konsepti uygulamaları ile başta ordumuzun “Ulusal Ordu olma özelliğini” kaybettirmişti.
Ülkeler stratejileri gereği dost veya düşman terimlerini kullanırlar. Fakat yaşananlara baktığımızda söylenildiği gibi biz, ABD ile bu güne kadar hiç stratejik ortak olmadık. Bu günde değiliz. Fakat NATO’ya güvenlik için dahil olduğumuz tarihten itibaren NATO’nun en güçlü kanadı Amerika’nın da himayesine ve kontrolüne girdiğimizi de unutmamalıyız.
Tüm bunların ışığında bugün, Türkiye’nin Rusya’dan S400 füze sistemleri alması, yine Amerikan alınacak F35 savaş uçaklarının Türkiye’ye verilmesi askıya alınarak, Rusya’dan S400 füze sistemlerinin alınmamasını isteyerek, bize yaptırım uygulayacağını söylemesinin ardından, Türkiye-ABD arasında ipler bir hayli gerilmiş durumda.
Türkiye olarak güvenliğimiz için Rusya’dan S400 füzesi almak için anlaşma yaptık. Bu çerçevede S400 füzelerini, Suriye, Irak veya Yunanistan için mi aldık? Tabiki hayır… Amerika tehdidine karşı bölgesel anlamda savunma amaçlı aldık, alıyoruz.
Ama NATO üyesi konumunda ülke olarak, yine NATO’nun tehdit olarak gördüğü Rusya’dan alıyoruz. Yani 2.Dünya Savaşı sonrası bizi tehdit eden ve toprak isteyen SSCB baskısından ve komünizm tehdidinden kaçarak, üye olduğumuz Atlantik Anlaşması NATO üyesi olarak, Rusya ile işbirliği yapıyoruz.
Çıkmaz sokakta burası..!
Hükümet; S400’ler Temmuz’da geliyor, ABD ise Rusya’dan S400 almayın, yoksa F35’leri size vermeyeceğiz. Ve polemik devam ediyor…
Biliyorsunuz Amerikanın hedefinde Türkiye var. Bu bir gerçek. Yine bir gün sıcak bir çatışma yaşanacak ama ne zaman? NATO konsepti altında olmayacağına göre, NATO dışında olabilir. Zaten 40 yıldır PKK ve terör örgütleriyle savaştayız. Bölgesel olarak Suriye sorunu, sınır güvenliğimiz tehlikede.
Türkiye’nin NATO’dan ayrılıp ayrılmaması tartışılıyor. Görünürde Atalantik’ten uzaklaşan ve Avrasya’ya yanaşan Türkiye profili çiziliyor. Rusya-Çin-İran gibi devletlerle sıkı ticari ilişkiler içindeyiz. Rusya ile hiç olmadığı kadar yakın, hatta Nükleer Santral inşa edeceğiz. Tüm bunlara bakınca görselde Avrasya’ya yanaşan bir Türkiye var…
Fakat, gözden kaçan bir durum daha var.
Türkiye, NATO’nun tehdit olarak algıladığı Rusya’dan S400 alıyor. Amerika’dan alacağı F35’ler askıya alınıyor. Ambargo tehditleri var.
Oldu ki, NATO’dan çıktık. Avrasya kanadına yanaştık. Türkiye Rusya, Çin, İran, Kuzey Kore saflarına geçtiğinde hem NATO, hemde NATO’nun en büyük silahlı kanadı Amerika’nın tehdit saydığı ülkeler arasında yer alacak.
NATO’ya rağmen; 40 yıldır PKK ile uğraşan, sınırları delik deşik olan, FETÖ organizasyonları ve Suriye sorununda yanımızda olmayan Amerika, bu kez NATO dışında kalmamız ve Avrasya ile işbirliği içindeki Türkiye’yi, daha tehlikeli görüp, her an müdahale ile karşı karşıya kalma ihtimali, bu günden daha fazla olacaktır.
Kaldı ki, 1949’da NATO’nun kurulmasında, Türkiye’nin SSCB tarafından tehdit edilmesinde Marshall Yardımlarının kullandırılmasındaki olayları incelediğimizde aslınsa ABD ile SSCB’nin soğuk savaş senaryolarının oyun olduğunu göreceksiniz.
ABD kanadının, bölge ülkelerine silah ve askeri malzeme satmaktan başka bir gayesinin olmadığını göreceksiniz. Kaldı ki, Çarlık Rusya’nın devrilmesi ve SSCB’nin inşası sürecinde, Avrupa’dan Lenin’in, Amerika’dan Troçki’nin Sovyetlere intikali, lojistiği, kuruluş aşamasındaki para desteği, Rothschild ailesi tarafından yapıldığı notunu da burada sizinle paylaşayım.
Rothschild ailesi kim? ABD Merkez Bankası FED’in sahipleri 8 Yahudi ailesinin en büyüğü ve en güçlüsü. Peki, Çarlık Rusya’nın altınlarına ne oldu? Onlarda parça parça ülke dışına çıkarıldı. SSCB’nin kuruluşunu kim desteklediyse altınlarda onların oldu.
Şimdi Türkiye’nin NATO’dan çıkabileceğini söylüyor bazı siyasetçiler.
Ya tarih bilmiyorlar, yada bilmeyerek konuşuyorlar. Türkiye NATO’dan çıkarsa; NATO’nun tehdit saydığı ülke konumunda olacaktır.
Ve Orta Doğu’da, Avrasya’ da yalnız kalacaktır.
Rusya’ya yanaşması Avrasyacılık gibi düşünülebilir.
Şayet Türkiye bu restleşmeyi bilerek, kasten ABD’ye karşı yapıyorsa, hangi argümanla oluşacak durumla, yine hangi enstrümanla ABD’ye karşılık verecektir.
Avrasya’da Rusya, Çin, İran ve Kuzey Kore’ bugün NATO’ya karşı gelecek güçte ve durumda olmadığına göre;
Türkiye ABD’ye neden rest çekiyor?
NATO’dan çıkmak için mi? NATO’da kalmak için mi?
Çıkarsak, başımıza ne geleceği belli.
Son olarak, şunu paylaşmalıyım. Dünya ticareti “Küresel Güçler” tarafından yönetiliyor. Yine dünyayı baştan başa bu güçler, bankacılık, finans, borsa, silah sanayi, uzay sanayi, silikon vadisi ve devasa büyüklükteki şirketlerle sarıp sarmalamış durumdalar.
Bu güçler, Rusya’nın doğalgazını, Arapların ve İran’ın petrolünü ve diğer ülkelerin madenlerini ve enerjilerini pazarlayanlar da bunlar. Doları basanda bunlar.
Ve bu yüzyılın sonunda olması beklenen daha doğrusu yaşanacak olan Küresel İklim Felaketi var. Sorun işte tamda burada. Kuzey Kutuplarda buzullar erimeye başladığında ve tehdit oluştuğunda dünyada yaşanabilir en güvenli bölge neresi olacaktır? Türkiye’ninde içinde bulunduğu bizim coğrafyamız ve Orta Doğu.
Tehdit veya sorun S400 ve F35 değil, gelecek yüzyılda yaşanılacak coğrafyada..!
Yeni Dünya Düzenine 5 kala durum bu..!
Biz S400 alsak ta, almasak ta bir gün emperyalizm ile karşı karşıya geleceğiz. İşte o zaman Atatürk’ün “Amerikan Mandacılığı” için NUTUK’ta söyledikleri aklınıza gelsin.
Bu ne hayal ve ne gaflettir? Hayır Paşalar hayır, hayır, beyefendiler hayır, hayır, hayır hanımefendiler hayır, manda yok;
Ya istiklal ya ölüm var…
Your article helped me a lot, is there any more related content? Thanks!